"Gözaltı" ile tahliye etti beni, hatta, eski işime geri dönebildim, tabii ki cüzi bir maaş kesintisi ile. | Open Subtitles | لقد أطلق سراحي مع تعليق العقوبة حتى إنه سمح لي بالعودة إلى وظيفتي مرة أخرى مع تخفيض الأجر قليلاً |
Hala uşağin ne yaptiğini çözmeye çalişiyorum ama maaş iyi. | Open Subtitles | أنا أحاول معرفة ماهية فتى المنزل تماما لكن الأجر جيد |
Bu elini kolunu sallayarak ayrılamayan insanlar hakkında; Hiç bir ödenme yapmadan, günün 24 saati çalıştırılıp, şiddetin tehditi altında kalanlar... ... ve hiç ödeme almayanlar hakkında. | TED | حديثي عن أشخاص لايمكنهم المغادرة، أشخاص أرغموا على العمل دونما أجر، أشخاص يعملون 24 ساعة 7 أيام في الأسبوع تحت تهديد العنف، ولا يملكون الحق في الأجر. |
Nesne bulunur bulunmaz ödeyeceğimiz komisyon ücreti de orada yazılı. | Open Subtitles | و بالطبع الأجر الذى ننوى دفعه عندما يتم إيجاد الغرض |
Yanlış birşey düşünmeni istemem, yani, bunu Parası ödenmiş bir tatil gibi düşün. | Open Subtitles | لا أريدك أن تشعر وكأنه شيئا أعني، أعتقد أنها مثل إجازة مدفوعة الأجر |
Bazı pislikleri vurmakla ilgili bir iş duydum, ama parasını bilmiyorum. | Open Subtitles | لقد سمعت عن عمل بعيدا عن هنا و لكنى لا أعرف الأجر عشرون دولار |
Bu odada 6000 kişi olabilecek en hakedilmiş Maaşı alıyordu. | Open Subtitles | ستة آلاف رجل هناك الأجر النزيه في تلك القاعة |
Bütün fotoğraflarını kullansak da hiçbirini kullanmasak da aynı ödemeyi alacaksın. | Open Subtitles | ستتلقى نفس الأجر سواء إستخدمنا كل صورك أو لم نستعمل أيّا منها |
İşler düzelince tam maaş olarak ödeyeceğinizi söylemiştiniz ama onun yerine şirketi sattınız. | Open Subtitles | وقد وعدت انك ستدفع الأجر كاملا عندما تتحسن الأحوال ولكن, قمت بالبيع بدلا من هذا |
Bir dahaki sefere doğru düzgün maaş isteyen bir yardımcı bulun. | Open Subtitles | المرة القادمة ,عندما تستعمل مساعدا ادفع له الأجر المناسب. |
İyi, Kaya kırmaya ne kadar maaş verdiklerini sormayı unutma! | Open Subtitles | حسناً، إسئله عن الأجر الذي يدفعونه لقاء كسر الصخور. |
Benim maaş baremimden iki sınıf daha aşağıdasın. | Open Subtitles | هناك مستويان من الناس يعملان أقل مما أعمل فى التصنيف وتقاضى الأجر. |
Ama yanlış kişiye ödeme yapıldığını düşünüyorum. | Open Subtitles | ولكنى اشعر ان الشخص الخطأ هو الذى يقبض الأجر |
Eğer ödeme iyiyse ve iş yasalsa, yaparım. | Open Subtitles | إذا كان الأجر مناسب والعمل قانوني فسوف أفعله |
Siyah ya da beyaz herkes aynı ücreti alacak. | Open Subtitles | وكل رجل سواء كان أسود أو أبيض سينال الأجر ذاته |
Kontratındaki ücreti alacaksın, yoksa kontratın iptal olur. | Open Subtitles | سوف تحصل على الأجر المتفق عليه أو سنلغي الأتفاق |
Parası da iyi.Günde 10$ ve kafeteryada öğle yemeği. | Open Subtitles | الأجر جيد, 10 دولارات فى اليوم مع وجبة غداء فى الكافيتريا |
Bak,burası ücretli bir yol.parasını ödemelisin. | Open Subtitles | هذا الطريق مدفوع الأجر لذا عليكِ أنْ تدفعي الضريبة |
Ayrıca düşük Maaşı ve ölümün bitmeyen varlığını da unutma. | Open Subtitles | لا تنسي الأجر المنخفض والحضور المتوقع للموت |
Tatlım, bak. Bin Amerikan doları ödemeyi kabul ettiler, tamam mı? | Open Subtitles | انظري يا عزيزتي، الأجر المُتفق عليه ألف دولارٍ أمريكيّ، إتّفقنا؟ |
Bölgemiz bile olmayan bir yerde oturmaları için altı görevliye fazla Para veriyordum. | Open Subtitles | لقد كنتُ أدفع الأجر الإضافي لستة وحدات شرطة ليراقبوا مكاناً ليس حتّى بقطاعنا |
Böylece üstünden yük kalktı, ben de paramı almaya devam edeceğim. | Open Subtitles | بهذه الطريقة, أنتِ تحررتِ من المسألة و انا أستمر في أخذ الأجر |
Müdirelik için ödediğiniz asgari ücretten iyidir. | Open Subtitles | أفضل من الأجر المتدني الذي يتقاضاه المدير |
Para karşılığı yaptığın birkaç konuşmayı gelir olarak beyan etmezsen, pat, kongreden atılıverirsin, kesinlikle başkanlık yarışına da katılamazsın. | Open Subtitles | لا تصرح عن خطابين مدفوعي الأجر على أنهما دخلاً, وفجأة تجد أنك لم تعد بالكونغرس وبالتأكيد غير مرشح للرئاسة |
Çalışan annelerin yüzde 88'i doğumdan sonra bir dakika bile ücretli izin alamıyor. | TED | لن تحصل 88 بالمئة من الأمهات العاملات على إجازة مدفوعة الأجر ولا حتى لدقيقة واحدة بعد الولادة. |
Çünkü ödemeler için kızlık soyadını kullanmış. | Open Subtitles | لأنها إستخدمت إسمها قبل الزواج للحصول على الأجر. |
Kadınların sağlığı tıpkı eşit ücret politikası kadar önemli bir eşit hak konusudur. | TED | صحة المرأة هي مسألة متعلقة بالمساوة في الحقوق وبنفس أهمية المساواة في الأجر. |
İnanılmaz yeteneklerine rağmen 30 yıldır paralı bir işte çalışmamıştı. | TED | ورغم موهبتها الكبيرة، إلا أنها لم تحصل على عمل مدفوع الأجر منذ 30 سنة. |