Onlar bir ihraç dizisinin artakalanları; kimsenin istemediği çirkin parçalar. | TED | وهي بقايا عمليات الاستخراج: الأجزاء القبيحة التي لا يريدها أحد. |
Elfçe'nin bazı bölümleri gerçek bir dile, yani Finceye dayanmaktadır. | Open Subtitles | وبعض الأجزاء من لغة الجن مشتقة من لغة فعلية: الفنلندية |
Hayır, bunu yapma. Onlar sadece iyi parçası elde edildi. | Open Subtitles | لا ، لا تفعلي هذا لقد وصلوا إلى الأجزاء الجيدة |
Beslenme biçimleri değişince o sistemin bazı parçaları küçülmeye başladı. | TED | وبتغير أنظمتهم الغذائية، بدأت هذه الأجزاء من الجهاز المعوي تضمُر. |
Çok koyu pembe ve kırmızı alanlar dünyanın yıl boyunca En yüksek miktarda UV ışına maruz kalan yerleri. | TED | الآن المناطق الوردية الساخنة والحمراء هما الأجزاء من العالم التي تستقبل أعلى كمية من الأشعة فوق البنفسجية خلال السنة. |
Yani heyecan verici kısım mekatronik kısmından ziyade kontrol kısmı. | TED | لذا فإن الجزء المُدهش فيها ليست الأجزاء الميكاإلكترونية ، ولكن أسلوب التحكم. |
Buna karşılık, karmaşık bir sistem birbirine benzeyen birçok küçük parçadan meydana gelir ve çevreyle uyumlu davranışı ortaya çıkaran bu parçaların birbiriyle etkileşimidir. | TED | و على النقيض، إن الجهاز المركب مكون من العديد، العديد من الأجزاء المتشابهة، و تفاعلها هو ما ينتج سلوك متجانس ككل. |
O kadar da kötü değil bence. Bu kısmı yapıştırabiliriz sanki. | Open Subtitles | لا اعتقد إنها بهذا السوء يمكننا فقط , نلصق بعض الأجزاء |
Olayların bir kısmını hatırlıyor.Ama ne kadar olduğunu saptıyamıyoruz. | Open Subtitles | إنه يتذكر بعض الأجزاء عن الحادثة و لكننا لا نستطيع معرفة المقدار الذي يتذكره |
...bazı kalıntıları boruya ittirdi ama her parçasını geri alacağım. | Open Subtitles | رميا بعض الأجزاء إلى خارج المجرى لكنني سأسترجع كل الأجزاء |
Yani kafatasının içinden parçalar gerçek anlamda beynine mi uçmuş? | Open Subtitles | لذا إن الأجزاء من داخل الجمجمة حرفياً طارت الى دماغهِ؟ |
parçalar çeyrek mil civarına yayıImış durumda ama bunu zanlı mı yaptı yoksa hayvanlar mı orası kesin değil. | Open Subtitles | الأجزاء تمت بعثرتها في مساحة ربع ميل و ما يزال من غير الواضح ان كان الجاني من فعل ذلك |
Beynin bu bölümleri hareketsizleşmeye başlıyor. | TED | وهذه الأجزاء من الدماغ كانت قد بدأت تنطفىء |
Yahudilerin birbirlerini tolşoke ettiği bölümleri sevdim sonra İbrani vinolarını içtikleri bölümü ve karılarının hizmetçileriyle yattıkları bölümü. | Open Subtitles | ولكن أحببت الأجزاء التي تحكي قصص اليهود الذين يقاتلون بعضهم البعض ثم يحتسون النبيذ اليهودي ويعاشرون وصيفات زوجاتهم |
Son çalışma hücreyi düşünmekti, projenin küçük hücresi, daire gibi, ana planın çok önemli bir parçası olarak. | TED | وكانت آخر عملية هي التفكير في الأجزاء الصغير أصغر جزء في المشروع، مثل الشقة كجزء أساسي من الخطة الرئيسية |
Müzeye gidiyorum. Önce seni bırakırım. parçaları orada birleştirmeye çalışırım. | Open Subtitles | أنا سأذهب إلى المتحف، سأتركك وسأحاول أن أجمع الأجزاء هناك |
En iyi mühendislerimizden birisi 8 ay çalışarak parçaları toparladı. | Open Subtitles | أحد أفضل مهندسينا إستغرق منهُ الأمر ثمانية أشهر ليفكك الأجزاء |
Eminim Lew Ashby'de tüm şehre yayılmış bir sürü zorunlu kısım vardır. | Open Subtitles | أنا متاكدة انا لو أشبي لديه الكثير الأجزاء المهمة |
Ve yine, bütün, parçaların toplamından fazlası. | TED | لذا مرة أخرى، إن الكل أكبر من مجموع الأجزاء. |
Uzmanların seslerini dinlerken, beyinlerinin bağımsız karar verme ile ilgili kısmı kendini kapatıyordu. | TED | بينما كانوا يستمعون إلى صوت الخبراء، كانت الأجزاء المسؤلة عن اتخاذ القرارت المستقلة في أدمغتهم لا تعمل. |
Amacımız, özellikle krallığımızın, kısa bir süre önce toplu halde bize karşı ayaklanan kısmını ziyaret etmek olduğuna göre, yanımıza büyük bir heyet ve silahlı askerler almalıyız. | Open Subtitles | سنذهب مع حاشية كبيرة بما في ذلك رجال السلاح منذ أن كنا ننوي خصيصا زيارة تلك الأجزاء من مملكتنا الذين, منذ فترة بسيطة قاموا بتمرد مخز ضدنا |
Vücudunun hangi parçasını keserdin ? | Open Subtitles | لو أن هناك مسدس مُصوب فى وجهك 000 فأى الأجزاء من جسدك ستقوم بتقطيعها أولا |
Dedikodunun ve bağırışların arasında boğulan sessiz bölümler artık duyulabiliyordu. | TED | و إمكانية الإستماع إلى الأجزاء الهادئة و التي كانت عادةً ما يغطيها الحديث و الصياح. |
Esasen, burada hesaplamanın En temel yapı taşı olan dijital mantık kapısı parçalara yerleştirilmektedir. | TED | تقوم أساسا بتضمين لبنة البناء الأساسية في الحوسبة، البوابة المنطقية الرقمية، مباشرة في الأجزاء. |
Bu doku parçalarından hücre büyütmek istedik. | TED | أردنا زرع خلايا من هذه الأجزاء من الأنسجة. |
Çünkü kendime inanmıyordum, gerçek kendime, tüm parçalarıma hepimizin tüm parçalarına. | TED | لأنني لم أكن أومن بنفسي.. أنا الحقيقية، أنا بكل أجزائي.. كل الأجزاء مننا جميعا. |