Gelsene! küçük balıkları gör. Hadi küçük hanım. | Open Subtitles | تعالي و شاهدي الأسماك الصغيرة هيا يا سارة |
# Çok severim küçük balıkları. | Open Subtitles | يا ربي, أنا أحب الأسماك الصغيرة, أليس كذلك؟ |
Şimdi, küçük balıklar ve omurgasızlar gördüğümüz tek şey değil burada. Köpek balıkları da görüyoruz, | TED | الأسماك الصغيرة واللافقاريات ليست هي الأشياء الوحيدة التي نراها هنا. ونرى أيضاً أسماك القرش، |
- Yengeçler ve küçük balıklar onu yer. | Open Subtitles | ـ ستكون قد أُكلتها السّرطانات و الأسماك الصغيرة |
Bu küçük balık, yaklaşmakta olan yırtıcı hayvanların yaydığı titreşimleri şimdiden hissedebiliyor. | Open Subtitles | في الواقع، إن هذه الأسماك الصغيرة تشعر بالذبذبات التي تصدرها المفترسات أثناء إقترابها. |
Rüşvet çok yaygın. Küçük balığın peşinde koşup, büyük balığı serbest bırakıyorlar. | Open Subtitles | يلاحقون الأسماك الصغيرة ويتركون الأسماك الكبيرة |
Bu küçük balığı derin sularda bulamazsınız. | Open Subtitles | لن تجد هذه الأسماك الصغيرة في المياه العميقة |
küçük balıklara bak. | Open Subtitles | أنظر إلى الأسماك الصغيرة |
Gün içinde deniz tepeleri çevresinde dolaşarak resif kıyılarında küçük balıkları ararlar ama bunu onları yemek için yapmazlar. | Open Subtitles | طوال اليوم، تقوم بالبحث بالقرب من الجزر الجبلية عن الأسماك الصغيرة عند أطراف الحيد. لكنها تبحث عنها ليس بغرض التهامها، |
Üsttekine göre daha uzun olan alt gagaları uçarken küçük balıkları toplamalarını sağlıyor. | Open Subtitles | نَتَأَ مناقرهم السفلي يزيد على المنقار العلوي, مما يسمح للسكيمر من غرف الأسماك الصغيرة وهي تطير. |
Yakındaki fabrikanın atıkları ördeklerin beslendiği küçük balıkları ve böcekleri yavaş yavaş öldürüyor. | Open Subtitles | تلوث من إحدى المصانع القريبة ...يقتل ببطء الأسماك الصغيرة و الحشرات التي تتغذى عليها هذه الكائنات |
Bütün küçük balıkları yakalar. | Open Subtitles | إنّها تصطاد كلّ الأسماك الصغيرة. |
Su yeterince oksijen tutarsa küçük balıklar hayatta kalacak. | Open Subtitles | ستنجو الأسماك الصغيرة إن احتوى الماء على أكسجين كافٍ |
Tehlikelere rağmen küçük balıklar beslenmek için korunaklı resiften ayrılma riskini almak zorundalar. | Open Subtitles | على الرغم من المخاطر, يجب على الأسماك الصغيرة أن تخاطر بترك حماية الشعاب المرجانية من اجل التغذية. |
Ama bu küçük balıklar zamanlarının çoğunu okyanusun derinliklerinde, yunusların ulaşamayacağı yerde geçiriyorlar. | Open Subtitles | لكن هذه الأسماك الصغيرة يقضون معظم وقتهم في الأسفل في أعماق المحيطات، بعيد جداً عن مدى الدلافين. |
küçük balıklar buraya çoğu yırtıcının ulaşamayacağı bu alana sığınıyor. | Open Subtitles | الأسماك الصغيرة تحتمي هنا، بعيداً عن متناول معظم هذه الحيوانات المفترسة. |
Bu göl oluştuğunda binlerce küçük balık içinde hapsoldu. | Open Subtitles | عندما تتشكل البحيرة، تحصر آلاف الأسماك الصغيرة |
Etrafta yüzen birçok küçük balık var. | Open Subtitles | هناك الكثير من الأسماك الصغيرة تسبح بالمكان |
Bu küçük hayvanlar hayvansal plankton olarak adlandırılır. küçük balık hayvansal planktonu yer, büyük balık da küçük balığı. Besin zinciri böyle devam eder. | TED | وتتغذى عليها حيوانات تسمى "العوالق النهرية" تتغذى الأسماك الصغيرة على العوالق وتتغذى الأسماك الكبيرة على السمك الصغير وتستمر السلسلة الغذائية إلى الأعلى. |
Onları zehirlemek için küçük balığı zehirlediniz. | Open Subtitles | أنت سممت الأسماك الصغيرة لأسممهم |
- Şurdaki küçük balıklara bak! - Gel, gel bak. | Open Subtitles | -أنظر إلى تلك الأسماك الصغيرة هناك |