Ama aksine, iyi insanlar işe giden, evine dönen, çocuk yetiştiren, tv izleyen insanlardır. | TED | وفي المقابل، الأشخاص الجيدون هم أشخاص يذهبون إلى العمل ويعودون إلى المنزل ويربون أطفالهم ويشاهدون التلفاز. |
Bir şekilde bazı insanların ölmeyi hak ettiğine inanılır aksi takdirde iyi insanlar kendilerini yaşam şansının çok çarpıtıldığı yerlerde yaşamaya ikna ederler. | TED | عبر الاقتناع أن بعض الأشخاص يستحقون الموت على نحو ما، يسمح الأشخاص الجيدون لأنفسهم بالعيش في أماكن حيث تكون فرص العيش شديدة الانحراف. |
Evet, aslında çok basit. İyi insanlar daima cesur ve sözünün eridir. | Open Subtitles | نعم ، إنها سهلة للغاية الأشخاص الجيدون مخلصون جداً وصادقين |
Oh, iyi adamlar. Oh, sonra ne oldu? | Open Subtitles | . أوه ، الأشخاص الجيدون أوه ، إذاً ماذا كانت هي ؟ |
İyi adamlar beyaz şapka, kötü adamlar ise siyah şapka takar. | Open Subtitles | الأشخاص الجيدون يرتدون قبعات بيضاء والأشخاص السيئين يرتدون السوداء |
Rahatla, biz iyi adamlarız. | Open Subtitles | لا تقلقي , نحن الأشخاص الجيدون |
Üzgünüm, Bayan Foster, ama biz iyi adamlarız. | Open Subtitles | ( آسفة آنسة ( فوستر لكننا الأشخاص الجيدون - أيضاً نحن - |
Ben iyi insanları severim. | Open Subtitles | أنا أحب الأشخاص الجيدون |
Şehirdeki iyi insanlar sana bunun için para ödüyor. | Open Subtitles | هذا مايدفع ثمنه الأشخاص الجيدون في هذه المدينة |
Onun gibi insanların kuralları yoktur. Sadece iyi insanlar kurallara uyar. | Open Subtitles | شخص مثله ليس له حقوق الأشخاص الجيدون فقط من لهم |
İyi insanlar her yerde var. | Open Subtitles | الأشخاص الجيدون مرحب بهم فى أى مكان |
İyi insanlar, 4400'ler ve 4400 olmayanlar... | Open Subtitles | الأشخاص الجيدون من الـ 4400 أو من غيرهم |
Gerçekte iyi adamlar, güzel kızların kitaplarını taşıma meraklılarıdır. | Open Subtitles | الأشخاص الجيدون بحق هم الأغبياء الذين يحملون كتب الفتيات الجميلات |
Biz iyi adamlar, yemin ederim. | Open Subtitles | . نحن الأشخاص الجيدون ، أقسم لك |
Bizler iyi adamlarız. | Open Subtitles | فنحن الأشخاص الجيدون |