Yani Paskalya Tavşanı okyanus zeminine değişik şeyler bırakıyor ve araştırma yaptığımız bu sıra dağ üzerinde kocaman metal yataklarına sahipsiniz. | TED | فهل قام ميكي ماوس بوضع هذه الأشياء في قاع المحيط, ولدينا احتياطيات ضخمة من المعادن الثقيلة هنا في هذه السلسلة الجبلية. |
Hayatımdaki en iyi şeyler kar yağdığında olmuştu biliyor musun? | Open Subtitles | أتعرفين أن أفضل الأشياء في حياتي حدثت عندما ينزل الثلج؟ |
Ama ben bunu ispat etmek için buradayım. Şu şeyleri fırlatmaktan vazgeç. | Open Subtitles | لكنني هنا لاثبت لك ذلك وتوقفي عن القاء الأشياء في كل مكان |
Not: İyi niyetinin karşılığı olarak, gardıropta bir çanta eşya var. İstediğini al. | Open Subtitles | ملحوظة ، حقيبة الأشياء في غرفة النوم للنية الحسنة ، خذ ما تريد. |
Emeklilik listesindeki her şeyi yapmak bir buçuk hafta kadar sürecek. | TED | وسوف يستغرق الأمر أسبوع ونصف ليقوم بكل الأشياء في قائمة التقاعد. |
Başı dertteydi çünkü şirkette sıkıntılar vardı ve işler zamanında hallolmuyordu. Her şeyin fazla dağınık olduğu kanısındaydı. | TED | كان يواجه مشكلة لأن الشركة كانت غير مستقرة. ولم يتم إنجاز الأشياء في الوقت المناسب، وكان يشعر أن الأشياء كانت ضبابية. |
Çok teşekkürler fakat ofise dönüp bazı işleri bitirmem gerekiyor. | Open Subtitles | أشكركما، ولكن.. عليّ أن أعود وأنهي بعض الأشياء في المكتب. |
Bütün bunlardan sonra, en azından hayatınızdaki bazı şeylere bakışınızı değiştirdiğimi umuyorum. | TED | أتمنى أن أكون قد غيرت نظرتكم عن على الأقل بعض الأشياء في حياتكم |
Şey, benim fazla enerjimle biz bir sürü şey yapıyoruz. | Open Subtitles | حسنا, نحن نقوم بالكثير .من الأشياء في طاقتي الزائدة |
Bu haftanın başlarında bazı eşyaları bir kutuya koymaya başladım. | Open Subtitles | أتعلم (بارني) في وقت سابق من هذا الأسبوع بدأت بوضع الأشياء في صندوق |
Bazen hayatta en güzel şeyler düşünmeden, kendiliğinden olan olaylardır. | Open Subtitles | أحياناً أفضل الأشياء في الحياة غير مخطط لها عفوية، تعرفين؟ |
Önümüzdeki beş gün içerisinde, daha önce hiç görmediğiniz, hayal etmediğiniz şeyler göreceksiniz. | Open Subtitles | سترون بعض الأشياء في الخمس الأيام القادمة والذي لم تروه أو تتخيلوه ابداً |
Bu yüzden gariptir ki, hayatta en kötü şeyler bile bir nimet olabiliyor. | Open Subtitles | لذا ، بطريقة غريبة حتى أحلك الأشياء في الحياة يمكن أن تكون نعمة |
Bugünlük iyi çalıştık. Bunun gibi şeyleri 9. sınıftaki fizik dersinde yapacaksın. | Open Subtitles | عمل جيد اليوم.يُمكنك القيام بِكُل انواع تلك الأشياء في صـف التـاسع للفيـزياء. |
Eğer bunu yaparsak tasarı bu tip şeyleri düzene sokar. | Open Subtitles | ،لأننا إن فعلنا ذلك فإن الأشياء في الشرعة ستتم بالفعل |
Ama oradaki şeyleri görebiliyorsunuz yani onların özelliklerini görebiliyorsunuz. | TED | لكن نستطيع أن نرى الأشياء في الخارج و في الواقع نرى ميزاتها. |
Ve bu benimle alakalı. 1994'te, sırt çantama birkaç parça eşya koyup, üniversite kariyerimin ortasında bir yıl sürecek bir yolculuğa çıktım. | TED | والذي له علاقة بي. ﻷنه في 1994، حزمت بعض الأشياء في حقيبة الظهر وأتجهت لمدة سنة من السفر أثناء مسيرتي الجامعية. |
Cebi olmayan bir kız iki yerinde eşya saklar: Ayakkabısında veya sutyeninde. | Open Subtitles | تحتفظ ببعض الأشياء في حذائها أو حمالة صدرها |
Manny'nin böyle bir şeyi bizim evimizde görme imkânı yok. | Open Subtitles | يستحيل أن يكون ماني رأى مثل هذه الأشياء في منزلنا |
Pekala, burada, Jorge'nin salonunda işler böyle yürümüyor. | Open Subtitles | ليست هذه الطريقة التي نفعل بها الأشياء في صالة ـ هورهي ـ |
Ben bütün işleri ayarladım. | Open Subtitles | كنت أضع الأشياء في الأعلى هذا عمله الذي حدث بعد ذلك |
Biliyor musun, insanın hayatta bazı şeylere alışması çok tuhaf. | Open Subtitles | أتعلم , مضحك كيف تعتاد على بعض الأشياء في الحياة , هل تعلم؟ |
Bilgisayarda bir sürü şey kayıtlı artık. | Open Subtitles | لدينا الكثير من الأشياء في الكمبيوتر الآن |
Bu haftanın başlarında bazı eşyaları bir kutuya koymaya başladım. | Open Subtitles | أتعلم (بارني) في وقت سابق من هذا الأسبوع بدأت بوضع الأشياء في صندوق |