Yüzlerce ağız arayış içinde doymak bilmez iştahlarını tatmin etmek için yepyeni bir yer. | Open Subtitles | مئات الأفواه تبحث عن مكان جديد لإشباع شهيتها الهائلة |
Bu arada aşağıya taze bir ceset gönder. Besleyecek çok ağız var. | Open Subtitles | وأرسل محصولاً جديداً إلى الجنوب، لدينا الكثير من الأفواه لإطعامها. |
Fakirliği sorun ediyorsan bizim ülkenin durumu da aynı, besleyecek tonla ağız var. | Open Subtitles | ،نحن الإيطايون فقراء للغاية أيضاً .العديد من الأفواه يجب إطعامها |
Fakat ağzı dikerek kapatma gibi güdümlü davranışlara gereksinim duyuyorsa kendini nasıl oldu da kontrol edebildi ve sadece gardiyanın ağzını dikti? | Open Subtitles | لكن ان كان في سلوك تدفعه الحاجة كخياطة الأفواه كيف يمكنه ان يسيطر على ذلك و ان يقوم بذلك للحارس فقط؟ |
Çoğunuz bu kadar üzgünse niye bir tek bu ağzı bozuğun sesi çıkıyor? | Open Subtitles | إذا كان الكثيرون منكم منزعجين, لماذا عليّ فقط أن أسمع من هذه الأفواه الصارخة؟ |
Besleyecek bu kadar boğaz olmazsa, daha fazla yiyeceğimiz olacaktır. | Open Subtitles | لن يكون لدينا ما يكفى لو أطعمنا كل تلكَ الأفواه. |
Bir boğaz eksilirdi. Bir tane daha! | Open Subtitles | ألمؤسف أنه لا يستطيع الزواج منها الآن لكان عدد الأفواه التي نطعمها ستقل واحداًً |
Ancak, kurbanlar bağlı ve ağızları kapatılmış ki bu da, katillerin en az iki kişi olduğunu gösteriyor elinde silahı olan, onları iş birliğine zorlayan diğeri de onları bağlayıp, iş birlikleri için pişman olmalarına neden olan. | Open Subtitles | حسنا , الضحايا كانوا مقيدين , ومكممين الأفواه اللى بيقودنا لأفتراض أنهم كانوا على الأقل قاتلين شخص مسلح ليضمن تعاونهم |
Lütfen dedektiflerinizi bu vaka hakkında ağızları sıkı olması konusunda uyarın. | Open Subtitles | رجاءً أخبري مُخبريكِ أنْ تبقى الأفواه مُغلقة حولَ هذه القضيّة. |
Tutmalı. Besleyecek çok ağız var. | Open Subtitles | عندي الكثير من الأفواه علّي أن أطعمها |
Örneğin; bazı böceklerin erken evrelerinde, yetişkin hâllerinden tamamen farklı bir ağız yapıları vardır, örneğin, kelebek ve güvelere dönüşümlerinden önce sifonlayan ağız parçalarıyla beraber yaprakları yemek için çiğneyici ağız parçalarını kullanan tırtıllar. | TED | بعض الحشرات في المراحل العمرية المبكرة، على سبيل المثال، لديها أنواع من الأفواه مختلفة تماما عن الحشرات البالغة، مثل يرقات الفراشة التي تستخدم أجزاء الفم القارضة لإلتهام أوراق الاشجار قبل التحول الى فراشات او العث التي تمتلك اجزاء فم ماصة. |
Ernie beslenecek çok fazla ağız varsa birçok şey yanlış gidebilirdi. | Open Subtitles | (إيرني) إذا كان هناك عدد كبير جداً من الأفواه عليك إطعامهم أشياء كثيرة جدا يمن أن تصبح سيئه |
Besleyecek çok fazla ağız var. | Open Subtitles | -ثمّة الكثير من الأفواه ليتم إطعامها . |
İnsan ağzı mikrop doludur. | Open Subtitles | الأفواه الإنسانية ملئ بالبكتيريا. |
Hayvanlar aleminin ağzı en büyük - küçük bir garaj büyüklüğünde - ...canlısı olmasına rağmen küçük kabuklu hayvanları - kopepodları - ...yerler, üst çenelerinden sarkan dört metrelik filtreye benzer organla suyu süzerek bunları alırlar. | Open Subtitles | فبالرغم من أنهم يملكون اكبر الأفواه في المملكة الحيوانية فان حجم بلعومهم صغير لذا يأكلون صغار القشريات (و (مجدافيات الأرجل |
Beslenecek bir sürü boğaz ve sürekli balık olması isteği var. | Open Subtitles | فهناك الكثير من الأفواه الجائعة التي يجب إطعامها وطلب دائم على الأسماك |
Bu işten karnını doyurmayı uman bir sürü boğaz var. Bizi hüsrana uğratma. | Open Subtitles | هناك الكثير من الأفواه الجائعة التي تريد أن تستفيد منها |
ağızları dikiyordu. | Open Subtitles | لقد أخاط الأفواه |