| bulaşıcı hastalıklar tüm dünyada hâlâ acı ve ölümün temel sebebi. | TED | الأمراض المعدية لا تزال السبب الرئيسي لمعاناة وموت البشر حول العالم |
| Ancak daha önce söylediğim gibi, aynı mantık bulaşıcı hastalıklar ile ilgili pek çok alana uygulanabilir, uygulanmalı da. | TED | و لكن كما قلت منذ قليل, هذا النوع من المنطق ينطبق على الأمراض المعدية, و ينبغى أن يكون كذلك. |
| bulaşıcı hastalıkları tedavi edebilmek için penisilin gibi yeni ilaçlar ürettik. | TED | قمنا بتطوير أدوية جديدة كالبنسلين كي نستطيع علاج هذه الأمراض المعدية. |
| Çünkü bulaşıcı hastalıklarla uğraşırken, yaşayan sistemlerle uğraşıyoruz. | TED | لأننا عندما نتعامل مع الأمراض المعدية فإننا نتعامل مع أنظمة حية. |
| Yerel ve federal seviyelerde büyük miktarda para sarfedildi. bulaşıcı hastalıklara bir bakın | TED | و تم إنفاق الكثير من الأموال على المستوى المحلي و المستوى النظامي للبحث في أمر الأمراض المعدية. |
| Açıklanamayan ağrıların ateşin ve deride kızarıklığın en olası nedeni enfeksiyon hastalıkları ve parazitlerdir. | Open Subtitles | الأمراض المعدية و الآفات علي الأرجح سبب الألم الغير مفسر الحمي و الطفح الجلدي |
| bulaşıcı hastalıklardan ellisi, insan dışkısıyla taşınıyor. | TED | إن خمسين نوع من الأمراض المعدية ينتقلون عبر قاذورات الإنسان. |
| Aşılar var olmadan önce, birçok Bulaşıcı hastalık yıllar boyunca milyonlarca kişiyi öldürdü. | TED | قبل ظهور اللقاحات، كانت الكثير من الأمراض المعدية تفتك بملايين الأشخاص سنويًا. |
| 20 sene önce adını bile duymadığınız, yeni ortaya çıkan bu bulaşıcı hastalıklar da öyle: ebola, lhasa gribi, maymun çiçeği. | TED | ما هذه الأمراض المعدية الناشئة حديثا، الأسماء التي كنت لم يسمع قبل 20 عاماً: قرد الإيبولا، حمى لاسا، والجدري. |
| Sanayi devrimine yaklaştıkça kırsal önceliklerimiz de değişti çünkü bulaşıcı hastalıklar o zamanın endişe konusuydu. | TED | تغيرت الأولويات الحضرية منذ أن انتقلنا نحو الثورة الصناعية لأن الأمراض المعدية أصبحت خطر اليوم. |
| bulaşıcı hastalıklar Laboratuvar'ında karantina odası var. | Open Subtitles | فى قسم الأمراض المعدية .. يوجد جناح منعزل لا يوجد أحد هناك |
| bulaşıcı hastalıklar ve nefroloji uzmanıyım. | Open Subtitles | بتخصص مزدوج من الأمراض المعدية و طب الكلى |
| CDC'deki işim düşünülürse bulaşıcı hastalıklar uzmanlığım. En uygun kişi benim. | Open Subtitles | فإن الأمراض المعدية هي تخصصي أنا الأكثر كفاءة بسهولة |
| Milyonların bulaşıcı hastalıkları atlatabilmesi yalnızca penisilinin endüstrileştirilmiş fermantasyonuyla mümkün oldu. | TED | وذلك عن طريق التخمر الصناعي للبنسلين حيث استطاع الملايين مواجهة الأمراض المعدية. |
| Bundan önce bulaşıcı hastalıkları Önleme, Saptama ve Kontrol Etme Amaçlı Ulusal Merkezi yönetti ve bundan önce de Angola ve Sierra Leone'de tifüs ve sarı humma ile mücadele etti. | Open Subtitles | قبل ذلك كان يدير المركز الوطني للتأهب والإكتشاف ومراقبة الأمراض المعدية في مركز السيطرة على الأمراض وقبل ذلك كان يكافح التيفوس والحمى الصفراء في أنغولا وسيراليون |
| Ayrıca, bulaşıcı hastalıklara ilaçlara karşı alerji kontrolüne ve nörolojiye de gittik. | Open Subtitles | إضافة إلى الأمراض المعدية والحساسية من الأدوية والاضطرابات العصبية |
| Ama herhangi bir laboratuar değil. Biyolojik güvenlikli bir yer, bulaşıcı hastalıklara araştırmak için. | Open Subtitles | وليس أي مختبر مؤسسة للبحث في الأمراض المعدية |
| Açıklanamayan ağrıların ateşin ve deride kızarıklığın en olası nedeni enfeksiyon hastalıkları ve parazitlerdir. | Open Subtitles | الأمراض المعدية و الآفات علي الأرجح سبب الألم الغير مفسر الحمي و الطفح الجلدي |
| Ben heyet onaylı bir enfeksiyon hastalıkları uzmanıyım. | Open Subtitles | علي الجانب الآخر أنا متخصص مرخص من الهيئة في الأمراض المعدية |
| Bulaşıcı hastalık. Ne zaman bulaşıcı hastalığa yakalandı? | Open Subtitles | الأمراض المعدية منذ متى و هي مصابة بالأمراض المعدية؟ |