Burada bazı güzel şeyler var. Yaşlı insanlarda daha belirgin gözleniyor. | TED | بعض الأمور الجيدة هنا: هذا يبدو أن يكون أكثر وضوحاً في كبار السن. |
Ama bazen güzel şeyler yaşadığımız zorlu sınavlardan sonra gelir. | Open Subtitles | و لكن أحياناً الأمور الجيدة قد تأتي من بواطن الأمور السيئة |
Yaptığımız onca güzel şey ne olacak? | Open Subtitles | ماذا بشأن كل الأمور الجيدة التي فعلناها ؟ |
Belki de bu, iyi şeylere sahip olmak için ödememiz gereken bedeldir. | Open Subtitles | لعله الثمن الذي ندفعه لقاء الأمور الجيدة |
Ayrıca, kötü şeyler çok hızlı olabilir ama iyi şeyler bir günde olmaz. | TED | أيضا، الأشياء السيئة يمكن أن تحدث سريعا، لكن الأمور الجيدة لاتبنى في يوم. |
Öpüşerel mi başlamak istersin yoksa hemen iyi kısma mı geçelim? | Open Subtitles | أتريدين أن نبدأ بالتقبيل أو نفعل الأمور الجيدة مباشرة؟ |
Bana çok nazik davrandın... Ama her güzel şeyin bir sonu vardır. | Open Subtitles | عاملتني بسخاءٍ، لكن جميع الأمور الجيدة يجب أن تصل إلى نهاية |
Bazen insanlar öldüğünde kötü olan her şeyi unutup yalnızca güzel şeyleri hatırlarız. | Open Subtitles | ببعض الأحيان، عندما يتوفى أناس ما، ننسى كل الأمور السيئة بشأنهم، ولا نتذكر سوى الأمور الجيدة. |
Yani böylece çocuklar çok çalışınca nasıl güzel şeyler olcağını bilirler. | Open Subtitles | 41,525 فقط ليعلم الأطفال بأن كل الأمور الجيدة التي يمكن أن تحدث إذا ذاكروا بجد |
Charlie, bekleyenlerin başına ne güzel şeyler geldiğinden bahsediyor. | Open Subtitles | تشارلي يقصد أن الأمور الجيدة تأتي بعض الانتظار |
Bekleyenlerin başına güzel şeyler gelir derler, bilirsiniz. | Open Subtitles | تعرف ما يقولونه عن الأمور الجيدة التي تحدث لمن ينتظرون |
Noel mektuplarında sadece o yıl olan güzel şeyler yazılır. | Open Subtitles | خطابات الكريسماس تخص الأمور الجيدة وحسب التي حدثت في العام الماضي |
Sadece senin hakkında duyduğum onca güzel şey için değil... ama ayrıca... ben... seni, anne-babanı ve kasabadaki pek çok kişiyi... temsil eden adamım. | Open Subtitles | ليس فقط بسبب الأمور الجيدة التي سمعتها عنكِ ...لكن لأنه أنا الشخص الذي سوف يمثلكِ.. |
Biliyorum. Ama ani olan birçok güzel şey var. | Open Subtitles | -أدري، ولكن الكثير من الأمور الجيدة مفاجئة .. |
Oliver bu Dünya'da çok güzel şey yapıyorsun. | Open Subtitles | (أوليفر) , أنت تفعل الكثير من الأمور الجيدة لهذا العالم |
Yine öyle mutlu olmak istiyorum. Bu yüzden büyüyecek ve hayatımdaki iyi şeylere odaklanacağım. | Open Subtitles | حقاً ، لذا فسأحاول أن أتخطى ذلك و أن أركز على الأمور الجيدة فى حياتى |
Öyle görünüyor ki, insanlara bilgiyi daha kolay paylaşmaları için imkan sunarsanız daha iyi şeyler meydana geliyor. | TED | يبدو وكأنك إن أعطيت الناس وسائل اسهل للحصول على معلومات، يحدث الكثير من الأمور الجيدة. |
Onunla tanıştığım günden beri şans bana güldü. Hep iyi şeyler olmaya başladı. | Open Subtitles | لقد كانت فأل طيب لي منذ أن التقيتها الأمور الجيدة بدأت بالحدوث |
Birileri iyi kısma geçmek için sabırsızlanıyor. | Open Subtitles | أحدهم مستعجل للحصول على الأمور الجيدة |
Her güzel şeyin bir sonu olduğu doğrudur. | Open Subtitles | الأمر حقيقياً في مقولة الأمور الجيدة ستحدث في النهاية |
Aynı dinazorlar gibi, her güzel şeyin bir sonu vardır. | Open Subtitles | لكن مثل الديناصورات كل الأمور الجيدة تنتهي |
Gelecek yılın getireceği güzel şeyleri dört gözle bekliyorum. | Open Subtitles | -عيد ميلاد سعيد وأنا أتطلّع للأمام بشأن الأمور الجيدة التي ستأتي بالعام القادم. |
E-mail at, tüm o güzel şeyleri kullan. | Open Subtitles | و كل تلك الأمور الجيدة |