Nihayetinde, aile desteğinin olması gibi sosyal faktörler de acı algısını etkileyebilir. | TED | وأخيرا، يمكن للعوامل الاجتماعية مثل توفر الدعم من الأهل أن تؤثر على الإحساس بالألم. |
O zaman iki aile yanlış bebeklerle eve gittiler. | Open Subtitles | حسنا، إذاً زوجين من الأهل ذهبو إلى منازلهم مع أطفال خاطئين |
Bütün aileler süresini dolduracak. Hadi. Bak, Bill Parker yakınmıyor. | Open Subtitles | راي على جميع الأهل ان يؤدوا واجبهم لا نرى بيل باركر يتذمر |
ailesi birkaç saatliğine yalnız bırakmış, geldiklerinde yokmuş. | Open Subtitles | ماذا تعني باختفت ؟ تركها الأهل قبل ساعات ليأتوا ويجدوها مختفية |
- Olabilir. Geldiklerinde çocuğun ailesiyle çok fazla zaman geçirmişti. Morali bozuktu. | Open Subtitles | ربما، لقد أمضت وقتاً طويلاً لطمأنة الأهل عندما جاؤوا هنا |
Çünkü ebeveynin tepkisini görmek isteyeceklerini biliyoruz. | Open Subtitles | ليروا ردة فعل الأهل و للبحث عن علامات للشعور بالذنب |
Teşhis için bekleyen iki aile var. | Open Subtitles | لدي زوجان من الأهل ينتظرون الحصول على هوية |
aile tanıştırması her zaman felâkettir, sana bunu asla yaşatmayacağım. | Open Subtitles | لقاء الأهل دائماً مصيبة، لن أدعكِ تفعلينَ هذا |
Cumartesi onunla burada buluşacağımı söyledim. aile haftası için. | Open Subtitles | أخبرتها أني سوف أقابلها يوم السبت بمناسبة نهاية أسبوع الأهل. |
Çocuk kaçırma olaylarında dikkatli davranmazsak aileler işimizi bozabilir. | Open Subtitles | في حالة اختطاف طفل, الأهل من الغالب انهم سينهارون ان لم نكن حذرين |
Ben polisken, aileler çocuk kaçırma ile ilgili günde 10 kez ararlardı. | Open Subtitles | بالضبط. عندما كنت شرطيا كنت اتلقى 10 اتصالات يوميا من الأهل في حالة اختطاف طفل |
aileler, hayvanlarını öldürttüklerinde çocuklarına öyle söylerler. | Open Subtitles | هذا ما يقوله الأهل عندما يقتلون حيواناتهم الأليفة بالغاز. |
ailesi buraya geldiğinde beni ara, olur mu? | Open Subtitles | أتصل بي عندما يصل الأهل الى هنا ، اتفقنا ؟ |
ailesiyle konuşayım, belki bir şeyler söylerler. | Open Subtitles | ربات المنازل و رئيسات المشجعات إذًا ، يمكنني التحدث مع الأهل لأرى إذا كانوا سوف يلقون بالضوء على بعض الأشياء |
Dört ebeveynin var ve hiç biri ağzını kapatmanı söylemediler mi? | Open Subtitles | لديك من الأهل أربعة ولم يعلّمكِ أحدٌ منهم أن تغطّي فمك حين تسعلين |
"Bir ailenin en büyük trajedisi, anne ve babanın yaşamadıklarıdır." | Open Subtitles | أعظم مأساة في العائلة هي الحياة التي لم يعشها الأهل |
Bu kararın oğlunuzun hayatına mal olabileceğinin ve önümde geçit töreni yapmasalar da, Ailesini ve arkadaşlarını üzeceğinin farkındayım. | Open Subtitles | أعلم أن هذا قد يكلفك حياة ابنك كما أعرف أن قراري لديه تأثير مدمر على الأهل و الأصدقاء دون حشدهم أمامي |
Veliler, çocuklarına ne olduğuna dair hiçbir bilgi verilmeksizin iki saatten fazla süredir | Open Subtitles | - ينتظر الأهل أولادهم منذ أكثر من ساعتين وما من معلومات حول ما حصل |
Birleşik Krallık'ta 200.000 çocuk hapse giren ebeveyni yüzünden utanç ve soyutlanma yaşıyor. | TED | في المملكة المتحدة هناك 200000 طفل يعانون من العار وانعزال الأهل في السجن. |
Ve evet, ailelerin, bebekleri telefona vermeleri çok sinir bozucu. | Open Subtitles | ويكون الأمر مزعجاً عندما يعطي الأهل الهاتف لأطفالهم. |
Kesinlikle, emin ellerdesin ve ben, ailelerle tanışmada çok iyiyimdir. | Open Subtitles | أنت بين أيدٍ أمينة، وأنا بارعة في لقاء الأهل. |
Her neyse, ailelerden bahsetmişken onu sahibine teslim etsem iyi olacak. | Open Subtitles | على أية حال, بالحديث عن الأهل سأكون سعيدا بإعادتها إليهم |
Bu bir çocuğun ihtiyaçlarına karşılık verirken ebeveynlerin ihtiyaç duyduğu emniyeti birlikte sağlamak | Open Subtitles | هذا يجمع بين حاجة الطفل للتسلية و الحريه و حاجة الأهل لإبقائه آمـنـاً |
ebeveynler çocukları için dehşete düşmüştü, ve topluca tekneden inmeyi reddettiler. | TED | الأهل كانوا خائفين بشدة على ابنائهم ورفضوا جميعاً النزول. |
ebeveyn seçimi; hiçbir eyalette dört yaş için okul zorunlu değil. | TED | وخيار الأهل: يُطلَبُ من الأولاد خارج ولاية ما في الرابعة من عمرهم الذهاب للمدرسة. |