Bu kan damarları, kanı ve içerisindeki her şeyi karaciğere taşıyan bir damarın içinde beslenirler. | TED | تصب هذه الأوعية الدموية في الوريد، الذي ينقل الدم وكل ما يحتويه إلى الكبد. |
Beynindeki kan damarları artık kabarmaya ve pıhtı ile tıkanmaya başlıyor. | Open Subtitles | كما تعلم ، الأوعية الدموية في دماغها تتورم وتتخثر |
Anatomiye bakarsak, kalbi çevreleyen kan damarları erkeklere kıyasla kadınlarda daha zayıftır ve bu kan damarlarının hastalık ortaya çıkarması erkeklere nazaran kadınlarda farklıdır. | TED | إذا نظرنا إلى علم التشريح، فإن الأوعية الدموية التي تحيط القلب هي أصغر عند النساء مقارنة مع الرجال، وطريقة هذه الأوعية الدموية في تطوير المرض مختلفة في النساء مقارنة مع الرجال. |
Bana, uyguladığı tedavi yönteminin damar sistemimizdeki bazı kısımlarda nasıl bazı özellikleri arttırdığını anlatıyordu. | TED | كانت تحدثني عن كيف أن علاجها يقوم بالاستفادة من بعض الخصائص المحددة من نظام الأوعية الدموية في أجسادنا. |
Gazetelerde beyin damar genisliginden öldügü yaziyordu. | Open Subtitles | الصحف قالت، أنّها ماتت بسبب تمدد الأوعية الدموية في الدماغ |
Gözdeki kan damarları patlıyor. | Open Subtitles | الأوعية الدموية في العين إنفجرت. |
Ayağındaki kan damarları bükülmüş. | Open Subtitles | لقد شبكتِ الأوعية الدموية في قدمك |
Hastahanede damar cerrahı. | Open Subtitles | إنه جراح الأوعية الدموية في هذا المستشفى |
Dikim için damar cerrahı yolda, geliyor. | Open Subtitles | جراح الأوعية الدموية في طريقه إلى هنا لكي يجري عملية إعادة تركيب اليد |