Affedersiniz. Sanırım, buradaki önceliğimiz, bu çocuğun nereyi hedeflemiş olduğu, ...ve işbirlikçilerinin olup olmadığı konusu. | Open Subtitles | عفواً، أعتقد أنّ الأولويّة هنا يجب أن تكون تحديد هدف هذا الفتى المزمع وأعوانه المحتملين |
Bir sürü insan, yani bu vaka en büyük önceliğimiz. | Open Subtitles | الكثير، ممّا يعني أنّ هذه القضيّة تأخذ الأولويّة القصوى |
NSA ve CIA mesajı çözmeyi öncelik olarak belirledi. | Open Subtitles | فكّ التشفير أخذ الأولويّة في وكالة الأمن القومي، و وكالة الاستخبارات المركزيّة |
Hayır, bir numarayı daha izliyorsunuz. öncelik onda. | Open Subtitles | كلاّ، أنت تتبّع رقماً أيضاً، مُهمّتك تأخذ الأولويّة. |
Olumsuz. Yeni rotamız öncelikli. Sanırım ana hattı bulduk. | Open Subtitles | لا ، الموقع الجديد هو الأولويّة أعتقد أننا نطارد نفس الهدف |
Hayır ama her şeyin bir sırası var onu bulmadan önce onu yenmenin bir yolunu bulmalıyız. | Open Subtitles | لا، ولكنْ الأولويّة للمهمّ قبل البحث عنه علينا أنْ نجد وسيلة للتغلّب عليه |
Sorunun önceliği ne kadar büyükse çözümü de o kadar kolay ama bir o kadar da ihmal ediliyor. | TED | إن المشكلة ذات الأولويّة الكبرى، هي المشكلة الأكبر والأسهل حلًّا والأكثر إهمالًا. |
Şu anda önceliğimiz birbirimizi yenmek. | Open Subtitles | الأولويّة القُصوى لكلّ منّا الآن هي هزم الآخر. |
Şehri tahliye edin. önceliğimiz insanlarımızı savaştan uzak tutmak. | Open Subtitles | أخلوا المدينة الأولويّة لإبعاد الناس عن المعركة |
En ufak bir şüphede ateş edin, önceliğimiz Ianto'yu bulmak. | Open Subtitles | في حالة أي شكّ، أطلقوا النار أولاً (الأولويّة لإيجاد (إيانتو |
Başkomiser Beckett sizden biri, ve onu kurtarmak birinci önceliğimiz. | Open Subtitles | النقيب (بيكيت) هي إحدى أفراد جماعتكم، وإنقاذها هي الأولويّة الأولى. |
Bunu takdir ediyorum, ancak şu an, önceliğimiz Kate Jordan. | Open Subtitles | أقدّر ذلك، ولكن الآن، الأولويّة هي (كايت جوردن). |
Hayır, önceliğimiz insanlar Bayan Groves. | Open Subtitles | -كلاّ، بل البشر هُم الأولويّة هُنا يا آنسة (غروفز ). |
Kosta Rika eğitim, sağlık, sürdürülebilir çevre konularına öncelik verdi ve oldukça küçük bir GSYİH'sı olmasına karşın çok yüksek bir sosyal gelişimi başardı. | TED | أعطت كوستاريكا الأولويّة للتعليم والصحة والبيئة بطريقة مستدامة، وكنتيجة لذلك شهدت مستوى عال للنمو الاجتماعي، بالرغم من الناتج المحلّي الإجمالي المنخفض. |
İçeri girmem gerek. öncelik acil müdahale ekiplerinde, efendim. | Open Subtitles | الأولويّة لفريق الطوارئ، سيّدي |
öncelik acil müdahale ekiplerinde, efendim. | Open Subtitles | الأولويّة لفريق الطوارئ، سيّدي |
Birilerinin bana öncelik vermesine alışık değilim. | Open Subtitles | لمْ أعتد أنْ يعطيني أحدٌ الأولويّة |
Benim için öncelik, | Open Subtitles | حسناً، الأولويّة بالنسبة لي |
Yeni bir işim olduğu için, birdenbire hastaların öncelikli olduğunun farkında olmaktan vazgeçtiğimi düşünüyor olabilirsin. | Open Subtitles | انظر, أتظنّ بإعتقادك فقط لأنّي حصلت على هذا المنصب الجديد.. أنه فجأة لم أعد أدرك أن المرضى لهم الأولويّة.. |
2 dedektifin öldürüldüğü bir suç mahallinde bulunan kanıtlar nasıl öncelikli olmaz? | Open Subtitles | ماذا؟ أنّى لدليل وُجد في مسرح قتل اثنين من المحققين لا تكون له الأولويّة القصوى؟ |
Herşeyin bir sırası var. | Open Subtitles | لكن الأشياء ذات الأولويّة أوّلا |
Şimdilik doğa ana önceliği alıyor. | Open Subtitles | بالوقت الراهن، الطبيعة الأم تأخذ الأولويّة. |
Terörizmi engellemek de FBI'ın en önemli işi. | Open Subtitles | ومنع الإرهاب هو الأولويّة العليا للمباحث الاتحاديّة |
Bir bakıma hakkı var. Ama daima film önce gelir. | Open Subtitles | إنّه محقّ نوعًا ما، لكنّ الأولويّة للشريط دائمًا |