Fakat bu insanların kim olduklarını mülteciler ve göçmenlerden bahsederken genellikle es geçeriz, çünkü bunu istatistikler üzerinden yaparız. | TED | ولكن عادة ما تضيع هوية هؤلاء الأشخاص في طريقة تحدثنا عن اللاجئين والمهاجرين، لأننا عادة ما نستعمل الإحصاءات لذلك. |
İşte size bir fikir vermesi için çarpıcı istatistikler. | TED | هنا بعض من الإحصاءات التي ستساعدك على رؤية الصورة كاملة |
Bu araştırmada daha ileriye gittikçe çarpıcı bir istatistik buldum: | TED | لذلك المزيد من الإحصاءات المذهلة تم العثور عليها كما استمريت في هذا البحث. |
İstatistik verilerinde gizlenmiş, sonuçları tamamen alt üst edebilecek bir şeyler olabilir. | TED | أي مجموعة من الإحصاءات ربما تخبئ شيئاً بداخلها شيئاً قد يقلب النتائج رأساً على عقب |
İstatistiklere göre, öldüren babadır. | Open Subtitles | على حسب الإحصاءات , فالأب هو من قام بذلك |
İstatistikleri ilk öğrendiğim zaman, işlerin ne kadar kötü olduğu karşısında afallamıştım. | TED | عندما علمت عن الإحصاءات لأول مرة صعقت من مدى سوء الأمور |
Güvenebileceğiniz 200 yıllık istatistikler var. | TED | فلديك 200 سنة من الإحصاءات التي عليك اعتمادها. |
Büyüme olmadan, ülkeler daralır ve körelirler. Sadece ekonomik istatistikler anlamında değil, aynı zamanda hayatın anlamı ve nasıl yaşandığı açısından da. | TED | من دون نموّ اقتصادي، سوف تضمحلّ البلدان، ليس فقط في تاريخ الإحصاءات الإقتصادية لكن حتى فى مستوى المعيشة وكيفيّتها. |
Öncelikle şunu kabul ediyorum, istatistikler zihninizde canlanmakta biraz direniyor olabilir. | TED | الآن، أنا أول من يعترف أن الإحصاءات قد حصلت إلى حد ما على صورة نمطية سيئة. |
Çünkü problem ilerlemiş kanserle geldiğinizde yapabileceğimiz çok bir şey olmayışı. İstatistikler de böyle söylüyor. | TED | لأن المشكلة تكمن في أنه لا يمكننا عمل الكثير حين يكون السرطان في مراحلة المتقدمة كما تشير الإحصاءات |
İstatistikler şu anda olduğu gibi sistemin işlemediğini gösteriyor. | Open Subtitles | وتشير الإحصاءات إلى أن النظام، كما هو عليه الآن، لا يجدي نفعا. |
Burada, istatistikler çok fayda sağlıyor. | TED | وهنا، الإحصاءات مفيدة للغاية. |
İstatistik, olasılık teorisi, matematiksel modelleme, deneysel tasarım gördüm. | TED | درست الإحصاءات ونظرية الاحتمالات، والنمذجة الرياضية والتصميم التجريبي. |
Bu anlamda istatistik bilimi, asıl gücünü bizi şaşırttığı anda göstermiş oluyor. | TED | وتعد الإحصاءات بهذه الطريقة في أشد قوتها عندما تفاجئنا. |
İstatistik ofisinde oturup tüm bunları düşünürken, aklıma ilginç bir şey geldi. Bunun dünya çapında bir problem olduğu kesindi, | TED | حتى في مكتب الإحصاءات بينما كان هذا كله يحدث، اعتقدت أن هذا مثير للاهتمام حقًا. |
Bir istatistik sitesinin yoğun ilgi nedeniyle çökmesini çok beklemiştim. (Gülüşmeler) | TED | لقد كان طموحًا طال أمده لإسقاط موقع الإحصاءات بسبب ازدياد الطلب العام. |
İstatistiklere bakılacak olursa uçmak en güvenli ulaşım şekli. | Open Subtitles | تعلمين، إنّ كانت الإحصاءات تقول بأنّ السفر الجويّ أكثر الوسائل أماناً |
Hesapları ve istatistikleri Amerikalılara göstermemiz lazım. | TED | نحن بحاجة لتوصيل الحسابات، ونحن بحاجة لتوصيل الإحصاءات إلى الشعب الأمريكي. |
tahminlere göre, 2000-2010 yılları arasındaki 10 yılda 18 bin kilometre kare yağmur ormanı kaybedildi. | TED | قدرت الإحصاءات أن الدولة خسرت 4.5 مليون فدان من الغابات المطيرة في عقد واحد فقط من عام 2000 إلى 2010. |