Gözlerinde yaramazlık ve dudaklarında gülümseme var kim bilir aklından ne niyetler geçiyor. | Open Subtitles | تلك النظرة التي في عينيكِ و تلك الابتسامة تشيران أن نواياكِ غير حسنة |
Senin sorgundan sağ çıkıp yüzünde bir gülümseme olmasının hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | من المحال تمكنه من الصمود أمام استجوابك والخروج بتلك الابتسامة على وجهه |
Yani o aptal gülümsemeyi suratından... hemen silmezsen oraya gelip kendim kazıyacağım! | Open Subtitles | لذا اقترح ان تبعد هذة الابتسامة الغبية من على وجهك قبل ان اتي لانتزعها |
#Nazik bir söz, bir Hristiyan gülüşü, tüm olumsuzlukları bertaraf eder. | Open Subtitles | هذه الكلمات الطيبة و الابتسامة المسيحية ستبعد كل الخطايا |
Gerçekten çok güzelsiniz, Gwen. Bu saçlar, bu gülüş! | Open Subtitles | أنت جميلة يا جوين ذلك الشعر وهذه الابتسامة |
Yapmak istediğim son şey bir gülümseme takınıp yabancılarla havadan sudan konuşmak. | Open Subtitles | أخر ما اريدهُ ان اصطنع الابتسامة واتحدث عن الجو مع بعض الغرباء |
Ama gerçek gülümseme gözlerdedir, göz kenarındaki kırışıklıktadır. | TED | لكن الابتسامة الحقيقية هي في العيون، التجاعيد حول العيون. |
"gülümseme yarı açık, yarı kapalı bir kapıdır", diye yazmış Jennifer Egan. | TED | "الابتسامة هي باب نصف مفتوح ونصف مغلق،" كما كتب المؤلف جينيفر أجان. |
O sırada hezeyanda mıydım bilmiyorum, ama bana sonradan söylediklerine göre, bütün o zaman boyunca yüzümde bir gülümseme varmış. | TED | ولا أعرف ما إذا كان هذا هذيانًا أم لا، ولكنهم أخبروني بعدها أن الابتسامة كانت تعلو وجهي طوال الوقت. |
Bunun duygusal etkisi de yüzündeki gülümsemeyi silmek olmuş. | Open Subtitles | والضريبة العاطفية لذلك مسحت الابتسامة عن وجهك |
Güneşin doğuşunu anımsatan sol yanağında güneş ışığıyla kucaklaşan o gülümsemeyi. | Open Subtitles | ..تلك الابتسامة التي تشبه الحلم ..وحنو أشعة الشمس الرقيقة على خدها ..و كان هذا |
Size "seksi" dediği için mi gülümsemeyi ve hakarete aldırmamayı seçiyorsunuz? | Open Subtitles | هل تختارين الابتسامة والتغاضي عن الإهانة |
Teşekkürler... Onun da kocaman bir gülüşü ve koyu saçları vardı. | Open Subtitles | كان لديها نفس الابتسامة الكبيرة ونفس الشعر الداكن. |
Yine o gülüş. Kesin bir şey olacaktı. | Open Subtitles | هذه الابتسامة مرة أخرى سيحدث شيء ما بالتأكيد |
Ve maske gülüşün en güzel yanı oluşturulmasının çok kolay olması. | Open Subtitles | و الشيء المهم بشأن الابتسامة الزائفة أنه من السهل التظاهر بها |
Bütün yaptığım Gülümsemek ve kıçımı sallamaktı. | Open Subtitles | كل ما فعلته هى الابتسامة واظهرت له مؤخرتى |
Babana, o kelimeyi söylerken ki gülümsemesi... | Open Subtitles | الابتسامة على وجه تلك الشريرة عندما تقول لأبيك |
Sabahtan beri bütün kızlara gülücük dağıtıyorsun. | Open Subtitles | أنت توزع نفس الابتسامة للفتيات طوال الصباح |
Zaten hasta olduğumu biliyordum, çünkü annemin suratında o garip sırıtışı vardı. | Open Subtitles | لقد عرفت سابقا بأنني مريض لأن أمي كانت لديها تلك الابتسامة الغريبة |
Yedi sanzatu oynuyordum ki suratında salak bir gülümsemeyle içeri daldı. | Open Subtitles | كان لدي سبعة أوراق رابحة,وهو فقط دخل علينا بتلك الابتسامة البلهاء على وجهِ |
Evet, Hepsi gülümsemeye sahipler belkide birisi gülmeleri için akupunktur noktalarına vurdu. | Open Subtitles | نعم،الجميع لديهِ تلك الابتسامة. ربما شيء ضربه عالجهُ بِالإبر في أماكن الجسم المُضحكه |
Kendine bir iyilik yap ve onlara biraz gülümse, böylece Uluslararası müsabakadan önce iyi bir başlangıç yaparız. | Open Subtitles | أريهم بعض الحركات وهذة الابتسامة وسوف نحصل على المزايدة قبل العالمية |
Demek hız yaparkenki gülüşünü yeniden buldun. | Open Subtitles | فاذاً لقد استطعتِ أن تعثري على الابتسامة و أنتِ مسرعة |
Kes şu aptal sırıtmayı. Burası ordu. | Open Subtitles | لماذا هذه الابتسامة السخيفة يا أيها الجندي نحن في الجيش |
-Ki bu gülümsemen beni uyuz etmeye de başladı. | Open Subtitles | رائع, سأتفق معك على الرغم من أنني أكره هذه الابتسامة على وجهك |