Neden kişisel farklılıklar gibi önemsiz şeylerin bizleri engellemesine izin verelim ki? | Open Subtitles | لماذا يجب علينا ان ندع ..الاختلافات الشخصيه ان تكون بيننا في العمل؟ |
24 Temmuz tarihli belgedeki bu imza dikkat çekici farklılıklar gösteriyor. | Open Subtitles | هذا التوقيع على وثيقة 24 يونيو يظهر بعض الاختلافات بشكل واضح |
Onları kusur olarak görmekten çok eşsiz farklılıklar olarak görmeye çalış. | Open Subtitles | حسنا، فكر بها على أنها أقل عيوب والمزيد من الاختلافات الفريدة. |
Fakat, bu cinsiyet farklılıkları oldukça sık göz ardı ediliyor. | TED | ولكن في الكثير من الحالات يتم تجاهل الاختلافات بين الجنسين. |
Ancak bana öğrettiği şey: o farklılıkların sen tanımlamasına izin veremezsin. | TED | لكنها علمتني: لا يمكنك أن تسمحي لهذه الاختلافات بتحديد من أنت |
Aktiviteyi yönetişimizdeki küçük farklar performanslarını gerçekleştirmelerinde çocuklarda çarpıcı farklara sebep oldu. | TED | وقل تم اهمال الاختلافات الصغيرة والتركيز على الاختلافات الكبيرة والتي تتعلق بالاداء |
Sanatlar arasında birçok farklılıklar vardır, ama aynı zamanda evrensel olan, kültürler arası estetik zevkler evrenseldir. | TED | هناك العديد من الاختلافات في الفنون، مع ذلك هناك أمور عامة، بين الثقافات حول المتعة الجمالية و القيم. |
AB: Hayır, farklılıklar konusunda nazik olmalıyız. | TED | اليان : لا , يجب ان نكون مؤدبين تجاه الاختلافات |
Ancak o travmatik sınav boyunca, berbat farklılıklar olduğunu öğrendim ve onlarda pozitif bir şey bulmak zor. | TED | ولكني تعلمت خلال هذه المحنة الصادمة أن هناك اختلافات نتقبلها ببساطة ومن الصعب أن تجد إيجابية في هذه الاختلافات |
Yani birçok farklılıklar var. Daha fazla risk alırlar. | TED | إذاَ هنالك الكثير من الاختلافات.هم أكثر مجازفة |
Ve büyüdükçe, daha da farklılaştı ve bu farklılıklar çok belirginleşti. | TED | وعندما كبر قليلا اصبح اكثر اختلافا واصبحت الاختلافات اكثر وضوحا. |
Bu farklılıklar biyolojik, fiziksel, fonksiyonel, politik, kültürel ve sosyo-ekonomik olabilir. | TED | ويمكن أن تكون هذه الاختلافات بيولوجية، وبدنية، ووظيفية، وسياسية وثقافية واجتماعية واقتصادية. |
fakat öğrenmeye başladığım gerçekten ilginç olan şey şu: Kendinden Menkul Gerçekler aramızdaki farklılıkları silmiyor; | TED | و لكن هذا ما بدأت تعلمه و كان حقا مثير للانتباه الاثبات الذاتي للحقائق لا تمحو الاختلافات بيننا |
Kamu sektöründe bu çeşit farklılıkları yapmaya istekli destekciler ile karşılaştık. | TED | لقد التقينا بطل في جميع أنحاء القطاع العام حريصة على جعل هذه الأنواع من الاختلافات. |
Bu farklılıkları ve bizleri nasıl etkilediğini hesaba katmak zorundayız, ortak yanlarımızdan sorumlu olduğumuz kadar. | TED | ونحن بحاجة إلى أن نضع في الحسبان هذه الاختلافات وكيفية تأثيرها علينا، بقدر ما نضع في الحسبان القواسم المشتركة بيننا. |
Ayrıca, bu genetik farklılıkların tüm dünyaya nasıl yayıldığını da anlatabilirisiniz. | TED | و من ثم ما يمكن القيام به هو القول ان هذه الاختلافات الجينية .. موزعة حول العالم |
Bu, çocukken beni çok büyülemiştir. Ama bugün bir iktisatçı olarak beni daha da büyüleyen şey aynı farklılıkların bazılarının dillerin zamandan bahsediş şekillerini etkilemesidir. | TED | لقد أبهرني ذلك عند صغري، لكن ما يبهرني أكثر اليوم كخبير اقتصاد، هو أنّ بعض هذه الاختلافات تصل إلى طريقة حديث هذه اللّغات عن الزّمن. |
ve ikisi arasında da çok büyük farklar bulunmuyor. Şiddetli cihad düşüncesi dünyanın her yerinde bulunuyor: | TED | و بالتالي هناك الآن كثير من الاختلافات الجهاد العنيف في كل أنحاء العالم. |
Kendisininkine o kadar çok benzer bir zaman çizgisiydi ki farkları görmedi bile. | Open Subtitles | جدوله الزمني مشابه لعالمه لكنه ببساطة تجاهلة الاختلافات |
Fakat çalışmalar sonrasında, birçok cinsiyet farkı için daha iyi bir açıklamanın aslında güç olduğunu buldum. | TED | ولكني وجدت في دراسة بعد دراسة، أن التوضيح الأفضل للعديد من الاختلافات بين الجنسين هي الطاقة بالفعل. |
Çifte cinayetle ilgili daha bir çok şey farklı olmuş. | Open Subtitles | في ضحيتي الجريمة المزدوجة توجد الكثير من الاختلافات بالجريمة المزدوجة |
Bu iki çocuk arasındaki büyük farklılıklara rağmen, melodi kafalarında benzer duyguları çağrıştıracaktır. | TED | وعلى الرغم من الاختلافات الكبيرة بين هذين الطفلين سيلامس اللحن كليهما بنفس الطريقة. |
Tıpkı bizim gibi, tüm farklılıklarına rağmen. | Open Subtitles | مثلنا , على الرغم من جميع الاختلافات |
uzlaşma sürecinde farkettiğiniz şey bunun neredeyse evrensel bir olgu olduğu oluyor. İronik olarak, farklılıklarımız ve bu farklılıklarla uzlaşmamız bizi birleştiriyor. | TED | ولكن إن بدأت بالتفكير بأن تجربة معالجة الاختلافات ضمن عائلتك هي التجربة التي يشير إليها العالم، عندها ستكتشف أنها تقريبًا ظاهرة كونية. |
farklılıklardan gücenmeyip onlara hayran kalıyorlar, bu büyük bir zihniyet değişimi ve bunu hissedince daha fazla olmasını istiyorsun. | TED | ليسوا مُهانون بسب الاختلافات ولكن معجبون بها وهذا تغّيرٌ كبير في الفكر وعندما تشعر به، تريده أن يحدث أكثر |
Başka bir ifadeyle, insanlar bunlara baktılar ve farklılıklarını gördüler. | TED | بكلمات أخرى ينظر الناس إليها ويلاحظون الاختلافات |