"الاعتقاد" - Traduction Arabe en Turc

    • inanmak
        
    • düşünmek
        
    • inanmaya
        
    • inanmayı
        
    • inanç
        
    • düşünmeyi
        
    • inancın
        
    • inanmaktan
        
    • inanca
        
    • düşünerek
        
    • inanmam
        
    • inanışa
        
    • düşünmeme
        
    • düşünmesini
        
    • düşünmekten
        
    Birinci grup hata, ya da yalancı pozitif olanı gerçek olmayan bir modele inanmak. TED النوع الاول الايجابي الزائف وهو الاعتقاد بوجود النمط عندما لا يكون موجودا
    O parayı zeki olduğu için verdiklerine inanmak istiyordu. Open Subtitles كان يريد الاعتقاد بأنة نال النقود لأنة كان ذكياً
    Bazı insanlar değişmez. Kalanımız için umut olduğunu düşünmek istiyorum. Open Subtitles بعض الناس لا يتغيّرون، أحبّذ الاعتقاد أن هناك أملًا لبقيّتنا
    Beni dinle, bir şeyler duydun. Onu duyduğuna inanmaya devam etmelisin. Open Subtitles أصغي إليّ، قد سمعتِ شيئاً بالفعل، عليكِ مواصلة الاعتقاد بأنّكِ سمعتِه
    Oysa sen insanlara hep sevmeyi ve inanmayı öğütledin. Open Subtitles كنت دائما أقول للناس الى الحب والى الاعتقاد.
    Bir, topluluğun önemine dair yenilenmiş bir inanç, ve arkadaş ve komşunun gerçekten yeniden tanımlanması. TED الأول، وهو الاعتقاد المتجدد في أهمية المجتمع، وإعادة تعريف ماذا يعني الصديق والجار حقا.
    Esrarengiz düşünmenin seni gıcık biri olmaktan başka havalara büründürdüğünü düşünmeyi bırakmanı istiyorum. Open Subtitles أريدك أن تتوقف عن الاعتقاد بأنّ تصرّفاتك الغامضة
    Gerçek demokrasiye ve halka olan inancın derinliği Afrika'nın kendini yönetebileceğinin kanıtıdır. TED الاعتقاد في الديمقراطية الحقيقية وفي الشعب بصورة عميقة، يدل على أن الأفارقة لديهم القدرة على حكم بأنفسهم.
    Biz birbirimize aitiz. Ve buna inanmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Open Subtitles نحن ننتمي لبعضنا ولن أتوقف عن الاعتقاد بذلك أبداً
    Bunun mümkün olduğuna inanmak senin için çok mu zor? Open Subtitles يكون من الصعب جدا بالنسبة لك إلى الاعتقاد بأن هذا ممكن؟
    Ben hayatta kaldığına inanmak istiyorum... Open Subtitles لكني افضل الاعتقاد بانه حصل على بعض من اوقات السلام
    Birinin Bağımsızlık Bildirgesini çalmaya kalkışacağına inanmak gerçekten bu kadar zor mu? Open Subtitles أحقاً أنه صعب الاعتقاد أن شخصاً سيحاول سرقة إعلان الاستقلال؟
    Biliyorum ki mikropların, özellikle bebekler için, kötü olduğunu düşünmek kolay olabilir ancak bilim aksini kanıtladı. TED الآن، أعلم أنه ممكن أن يكون سهل الاعتقاد أن الأحياء الدقيقة سيئة، خاصةً للرضع، لكن في الحقيقة أثبت الأبحاث العكس.
    - Aşağıya kasayı boşaltmak için indiklerini düşünmek mantıklı. Open Subtitles من المنطقي الاعتقاد بانهم الآن هناك في الأسفل يفرغون المدفن
    Sesimi çaldılar ve onun sonrasında söylediğim hiçbir şeyin önemi olabileceğini inanmaya cesaret etmedim. TED سرقوا صوتي، وفي مابعد، لم أكن أجرؤ على الاعتقاد أن أي شيء يمكن أن أقوله سيكون مهماً
    Masum bir insanın öldürülmesinin işleri düzelteceğine inanmayı reddediyorum. Open Subtitles ارفض الاعتقاد أن قتل شخص بريء يمكن على الاطلاق ان يكون الامر الصحيح
    Aslında, bilim dinle çatışır ve inanç da dinden doğar. TED عن العلم كنوع من الاعتقاد و في الحقيقة فانهم يضادون العلم مع الايمان و سيقولون ان الاعتقاد هو مجال الايمان
    Ve bence İsa'ya inanmak küresel ısınma diye bir şey olmadığını düşünmeyi gerektirmez. Open Subtitles وأنا لا أعتقد أن الإيمان في المسيح يعني الاعتقاد بظاهرة الاحتباس الحراري لا وجود لها
    İnsanlar kolayca gizliliklerine önem vermediklerini iddia edebilirler ama eylemleri bu inancın gerçekliğini çürütür. TED يستطيع الناس وبسهولة الادعاء بالكلمات بأنهم لا يقدرون قيمة خصوصيتهم ولكن أفعالهم تبطل صحة ذلك الاعتقاد.
    Biz sadece bir çıkış arıyorduk ve kaçışımızın deney sayesinde olacağına inanmaktan hiç vazgeçmedik. Open Subtitles كنا نبحث عن وسيلة للخروج وحسب، ولم نتوقف قط عن الاعتقاد بأن التجربة كانت وسيلة فرارنا.
    Çünkü özellikle de Amerikan politik kültüründe şöyle değişmez bir inanca sahibiz: Sorun ne olursa olsun alışverişle bunu halledebiliriz. TED لأننا لدينا هذا الاعتقاد الراسخ، خاصةً في الثقافة السياسية الأمريكية، أننا نستطيع التسوق كحل لأي مشكلة.
    Üç tane kimliğin beni tanımladığını düşünerek yetiştim. Yoksul köylü kız. Bunun anlamı hiç ses çıkarmadan ve tercih hakkım olmadan yetişmekti. TED تكيفت علي الاعتقاد بأن الهويات الثلاث التي تعرِّفني - فتاة، قروية، فقيرة - كانت تعنى أن أعيش حياة بلا صوت ولا اختيار.
    Ele geçirilmiş olduklarına inanmam için nedenlerim var, efendim. Open Subtitles لدى من الأسباب ما يدفعني الى الاعتقاد بأن هذا الأمر وصل لجهات عليا , سيدى
    Yaygın bir inanışa göre kadınlar beyinlerinin sol, duygusal taraflarını erkekler ise sağ, mantıksal taraflarını kullanırmış. Open Subtitles بل هو الاعتقاد الشائع بأن النساء يستخدمن اليسار، الجانب العاطفي من الدماغ والرجال الحق، جانب أكثر منطقية.
    Büyük stres altında olduğunu düşünmeme yol açan ithamlarda buşundu. Open Subtitles وقدم بعض الاتهامات التي تقودني إلى الاعتقاد انه تحت الكثير من الضغوطات
    Diyelim ki, adamın biri bir odada bulunuyor, fakat birinin kendisinin bir başka odada bulunduğunu düşünmesini istiyor. Open Subtitles لنقل أن رجل في غرفة ويريد لشخص الاعتقاد أنه في غرفة أخرى
    Bunu düşünmekten nefret ediyorum ama oğlum bunlardan sorumlu olabilir. Open Subtitles أكره الاعتقاد بأن ابني هو المسؤول عن أي من هذه

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus