Vardıkları sonuç, geleneksel öğretim yöntemleri yerine sanal laboratuvarlar kullanıldığında, öğrenme verimliliğinde şaşırtıcı olarak %76 daha fazla artma olduğuydu. | TED | و ما وجدوه كان مدهشاَ 76 في المئة زيادة في فعالية التعلم عند استخدام المختبرات الافتراضية على طرق التدريس التقليدية. |
Ve bundan dolayı daha sonra birçok şarkıcı, "Tamam, sanal Koro 2.0 ne?" | TED | و بسبب هذا كثير من المغنين بدأو بالقول حسنا ما هي الجوقة الافتراضية النسخة الثانية |
Ama, kendimi de biliyorum, ben de bu sanal koro ruhunu hepsiyle beraber hissediyorum. | TED | و لكن انا اعرف نفسي ايضا اشعر بروح العمل الجماعي الافتراضية هذه اذا صح التعبير معهم كلهم |
Tamam, bu farazi soruları benim özelime fazla girmeden bırakalım. Beni yanlış anlamayın, bugün buraya gelmemin nedeni | TED | حسنًا، لنتوقف عن هذه الأسئلة الافتراضية. قبل أن نقترب أكثر من خصوصيتي. |
Bunu, Stephen Lawler'in sanal Dünya eserinin uzun bir kuyruğu gibi düşünün. | TED | فكروا في ذلك على أنه الذيل الطويل لعمل ستيفن لولر عن الأرض الافتراضية |
O günlerde, sohbet odaları ve çevrim içi sanal iletişim yollarıyla tanışıyorduk. | TED | في تلك الأيام المتهورة، كنا نجري تجارب على غرف الدردشة والمجتمعات الافتراضية على الانترنت. |
Bu sorunu çözmek için Stanford Üniversitesi'nden Dr. Brown'la birlikte sanal diseksiyon masasını geliştirdik. | TED | من أجل معالجة هذا، وضعنا مع الدكتور براون في ستانفورد: طاولة التشريح الافتراضية. |
Sonra, ekranın altındaki sanal dokunmatik yüzeyde kitabın sayfalarını çevirip kelimelerin veya dizelerin altını çizebilirsiniz. | TED | ومن ثم يمكنك تصفح هذا الكتاب وأنت تقوم بتعليم السطور والكلمات على لوحة اللمس الافتراضية تحت كل نافذة طافية. |
Bu sistemi anlamak için, tüneme üzerine basit, bağımsız kurallara sahip bir bilgisayar modeli geliştirdik ve sanal bir yarasa kolonisiyle binlerce günlük simulasyon yaptık. | TED | لفهم هذا النظام، قمنا ببناء نموذج بالكمبيوتر للجثوم، قائم على قواعد بسيطة، فردية، و حاكينا الآلاف و الآلاف من الأيام في مستعمرة الخفافيش الافتراضية هذه. |
İşletim sistemi ortamlarını sanal hâle getirdik ve birçok otomasyon projesini tamamladık. | TED | فقد قمنا بعملية المحاكاة الافتراضية لبيئات أنظمة التشغيل لدينا، وأكملنا العديد من مشاريع االتشغيل الذاتي. |
Üniversitelerin sanal üniversitelerde olmayan harcamalar var. | TED | الجامعات لها تكاليف ليست موجودة لدى الجامعات الافتراضية. |
sanal üniversitede sıra sınırı yoktur. | TED | فلا حدود لعدد المقاعد في الجامعة الافتراضية. |
Bunları alıyorsunuz -- bizim durumumuzda bu iki ayaklı yaratığın sanal kaslarını -- ve ilginç şeyler olacağını umut ediyorsunuz. | TED | أجعله يقف -- في هذه الحالة العضلات الافتراضية لهذا المخلوق ذو القائمتين هنا -- ونأمل أن تفعل شيئا ذو اهتمام. |
Ve bu vücuttaki sanal kasların çalışması için yapay zekanın kullanıldığı fiziksel bir simülasyon. | TED | كل هذه تمثل محاكاة لحركة الجسم ، باستخدام الذكاء الصناعي للتحكم بالعضلات الافتراضية للجسم |
Ama burada sanal dünyadayız, bunlar gerçek kutular değil. | TED | و لكننا في الافتراضية; هذه ليست صناديق حقيقية. |
Birinci Subayı'nı öldürerek onun yeri aldı ve sanal çevreye giriş yaptı. | Open Subtitles | دخلت بيئتكم الافتراضية بقتل ضابطك الأوّل والحلول مكانها |
Eureka'nın sanal versiyonudur. | Open Subtitles | انها نمط ليوريكا الافتراضية بأدق تفاصيلها |
Bu farazi çalışma 10 öğrenciden oluşuyor. | TED | تستعين هذه الدراسة الافتراضية بعشرة طلاب. |
Belki. Ama prensibim gereği farazi konuları düşünmem. | Open Subtitles | ولكن عندي سياسة ان اتجاهل الاسئلة الافتراضية |
ben bu "varsayımsal" fotoğrafımı görüyorum, kötü niyetli veya zararlı bir içeriği yok ama bu fotoğrafımın Facebook'ta olmasını hiç istemiyorum. | TED | أجد هذه الصورة الافتراضية لنفسي، وهي ليست بريدا مزعجا، وليست سوء استخدام، ولكني أتمنى حقًا لو لم تكن على الموقع. |
Frisch ve Meitner'in keşfettiği şey nükleer fizyondur. | Open Subtitles | لها علاقة بالجسيمات الافتراضية الغامضة في الفراغ |
Objenin üzerinde bulunması varsayılan resim muhtemelen yüksek çözünürlükteki, Dünya resmi olurdu. | TED | الصورة الافتراضية للكائن ستكون من المحتمل صورة للأرض عالية الدقة. |