| ekonomik şartları iyi olan birisi için yumurtlama dönemi, sadece teklikleri getirir. | Open Subtitles | من اجل واحده من الرفاهية الاقتصاديه, يجلبون العزاب فقط عند فتره الاباضه |
| Bunu ekonomik güçlerdeki ana bir öğe gibi görüyoruz. | Open Subtitles | و نري هذه الاتفاقيه تغيرا جذريا في القوي الاقتصاديه |
| Bu ekonomik yaptirimlar Japonya'yi savasa itmisti. | Open Subtitles | دفعت هذه العقوبات الاقتصاديه اليابان الى الحرب |
| Onu park yerindeki hurda bir Renault'un içinde elma yiyip, ekonomik reform ders kitapları okurken bulmuştum. | Open Subtitles | وجدته يجلس في موقف السيارات في سيارته الرينو يأكل كيس من التفاح بينما يقرأ بعض التقارير الاقتصاديه |
| Chumhum sosyo ekonomik eşitsizlik için suçlanamaz. | Open Subtitles | تشام هام ليست مسؤوله عن الطبقيه الاقتصاديه. |