Bir yere ait olmak istiyorlar ama yalnızca birbirlerine ait olabiliyorlardı. | TED | هم يريدون الانتماء إلى مكان ما ولكنهم ينتمون إلى بعضهم البعض وحسب. |
Ben de bir yere ait olmak istemiştim. | TED | وأنا أيضًا أريد الانتماء إلى مكان ما. |
Lagos'a ait olmak etnik kökene, cinsel eğilime, toplumsal cinsiyete ama en görünür ve şiddetli olarak da sınıfa bağlı akışkan bir konseptir. | TED | الانتماء للاغوس مفهوم لا محدود يتحدد بالأصل العرقي، والتوجة الجنسي، والنوع ولكن أكثر وضوحاً وغالباً أكثر عنفاً، هو الفئة. |
Hatta politikayı pek çok yönden bir aitlik arayışı olarak görebilirsiniz. | TED | في الواقع، يمكنكم رؤية الكثير من السياسة باعتبارها من أجل الانتماء. |
Gerçek aitlik sevgiden doğar. | TED | الانتماء الحقيقي ينبع من الحب. |
Ayrıca mimari vasıtasıyla aidiyeti ve toplumu ifade etmenin daha pek çok yolu var. | TED | كما أنّ هناك الكثير من الطرق الأخرى للتعبيرعن الانتماء وحسّ المجتمع من خلال العمارة. |
Eğer güzellik, ait olma, atalarımız ve köklerimiz ile ilgili konuştuklarımla ilgili kısaca kafa yorabilirseniz, hepinizin benim için ayağa kalkmasını istiyorum, lütfen. | TED | لذلك إذا تمعنتم قليلاً بما كنا نناقش حول الجمال وحول الانتماء وحول أجدادنا وجذورنا كذلك كل ما أحتاجه الآن ان تقفوا لي أرجوكم. |
Hiçbir zaman öldürmek istemedin, sadece ait olmak istedin. | Open Subtitles | لم تود القتل قط، إنما وددت الانتماء. |
Herkes birine ait olmak ister. | Open Subtitles | الجميع يريد الانتماء. |
Sadece bir yere ait olmak istemiştim! | Open Subtitles | أردت الانتماء وحسب! |
Gerçekten değil çünkü birliktelik ve aitlik için inanılmaz bir kapasitemiz var ve bu kapasiteyi kullanarak insanlığımızın o harika bileşenlerini yeniden hayata döndürebiliriz: fedakârlığımız ve ortak çalışma. | TED | ليس بالضرورة حقًا، لأنه لدينا القدرة المذهلة على الانتماء والعمل معًا، وعن طريق اللجوء إلى تلك القدرة، نستطيع إعادة مكونات إنسانيتنا المدهشة: إيثارنا وتعاوننا. |
Bence bunun geniş çapta insanın hoşuna gitme potansiyeli var. Bunun sebebi de sol ve sağın paylaştığı o çok az değerin arasında aitlik ve topluluk olgusu var. | TED | الآن، أعتقد أن لدى هذا القدرة على جذب عدد كبير من الناس، والسبب وراء ذلك هو أنه من بين القيم القليلة جدًا التي يتشارك فيها اليمين واليسار هي الانتماء والمجتمع. |
Ben buna aitlik politikası diyorum. | TED | وأسمي كل هذا سياسة الانتماء. |
Modern Afro tarağında yumruk olması tesadüf değil, o aidiyeti simgeliyor ve haklarımızı. | TED | القبضة المرفوعة التي تزين مشط الأفرو الحديث ليست من قبيل المصادفة فهي تبين درجة الانتماء والطائفة التي تنتمي إليها. |
Mahallelerde oluşan bu tür etkinlikler vatandaşlığın yeniden yorumlanması konusunda gerçek bir ilham kaynağı oluyor. Bunun aslında ulus-devlet aidiyeti ile pek ilgisi yoktur. Daha çok vatandaşlık kavramını ve şehirdeki boş alanlar konusundaki kurumsal protokollerin yeniden düzenlenmesini sağlayan yaratıcı eylemleri anlamakla ilgili. | TED | إذاً هذه الأحياء الحركية، كما أسميها، تصبح حقاً إلهاما لتخيل تفاسير أخرى للمواطنة التي تعتمد بشكل أقل، في الحقيقة، على الانتماء إلى ولاية – أمة، و بشكل أكبر على التمسك بفكرة المواطنة كفعل إبداعي الذي يعترف بالإجراءات المؤسسية في مساحات المدينة. |
Çoğu durumda üyeler, ait olma ve vaat edilen ödülleri kazanma arzusuyla gönüllü olarak boyun eğebilirler. | TED | وقد يقوم الأعضاء في كثير من الحالات بالقبول رغبة منهم في الانتماء والحصول على المكافآت الموعودة. |
İnsanların ekonomik ilgi alanlarının onların tek ilgi alanı olduğunu düşünmek gibi bir zayıflığım var; ait olma, erdem ve seni gözardı edenlere mesaj gönderme isteğini görmezden geliyorum. | TED | لدي نقطة ضعف، بأنني أتعامل مع المصالح الاقتصادية للناس على أنها اهتمامهم الوحيد، وأتجاهل أموراً مثل الانتماء والفخر والرغبة في إرسال رسالة لمن يتجاهلك. |
Bir yere ait olmamanın neden kötü bir şey olduğunu düşünüyorsun? | Open Subtitles | لماذا ترى أن عدم الانتماء أمر سيىء لهذه الدرجة؟ |