Tüm o eğilip kalkmalar, anahtarımı yürütmek için yaptığı dalavereler sadece. | Open Subtitles | ذلك الانحناء كانت تستعمله كحيلة لتأخذ مفاتيحي. |
Sen hiç bir cesedin üzerine eğilip, kanının kokusunu içine çektin mi? | Open Subtitles | هل سبق لك الانحناء رجل ميت ؟ رائحة الدم ؟ |
eğilip doğrulabiliyor. | Open Subtitles | هو يقوم بالكثير من الانحناء و العودة للخلف |
Tamam, şimdi eğilmek ve suyun içinde devam etmek ister misin? | Open Subtitles | حسنا، الآن، هل تريدين الانحناء وغمر جسدك كله بالماء؟ |
Hadi yapma, tek yapması gereken eğilmek. | Open Subtitles | هيا كل ما عليها فعله هو الانحناء وسأشم شعرها |
O zaman hiç eğilmek gerekmemişti. | Open Subtitles | لم يكن علينا الانحناء |
Ben de eğilip burnumla poposuna dokunmak için yere bir şey düşürmüş gibi yaptım. | Open Subtitles | وأنا تظاهر لإسقاط شيء على أرض الواقع كي أتمكن من الانحناء وترعى بعقب مع أنفي. |
Cüzdanımı alabilmek için eğilip duramam. | Open Subtitles | نعم، حسنا، أنا لا يمكن أن تبقى الانحناء لالتقاط حقيبتي. |
Önünde eğilip, ayaklarına kapanmak isterdim. | Open Subtitles | أتمنى لو استطيع الانحناء ولمس قدمك |
Öne eğilemeyeceği anlamına gelir. Yani Cuddy geriye doğru eğilmek zorunda. | Open Subtitles | يعني فقط أنه لا يمكنها الانحناء فتضطر (كادي) إلى الانحناء إلى الخلف |