Yaptığı şey şu: kafasının üzerinde çok beklenmedik ve son derece yavaş bir şekilde şarhoşmuş gibi dönüyor. | TED | ما يقوم به هو أنه يتحرك بطريقة مترنحة على رأسه بحركة لا يمكن التنبؤ بها وفي غاية البطء. |
Bu aslında olağanüstü yavaş olmanın evrimsel bir mükâfatı olduğunun kanıtıdır. | TED | وبالتالي، فإن هذا دليلًا على وجود تدافع تطوّري. يجري بشكل غاية في البطء. |
Bu yüzden muhtemelen belki de yavaş olmayı önemsiz olmakla eşit görmemeliyiz. | TED | لذا، فإنه من المحتمل ربما علينا ألا نسوّي بين البطء من جانب وعدم الأهمية من جانب. |
O kadar yavaş değil. Seni geri zekalı sanmasını istemeyiz. | Open Subtitles | ليس بهذا البطء لا نريده أن يظنك متخلفة عقلية |
Hediyeni aldım..kırık saat..Ağırdan alıcam nasıl istersen..ama sadece birbirimiz olucaz | Open Subtitles | و فهمت أنا موافق على الإبطاء طالما أن البطء يعني أننا نواعد بعضنا و لا أحد آخر |
Kaplumbağa Finans'ta biliyoruz ki; parayı kazanan "yavaş ama emin adımlarla" gidendir. | Open Subtitles | لدى تمويل السلحفاة ـ ـ ـ نحن نعرف بأن البطء و الثبات يصنعون المال |
Kusura bakmayın, o kadar yavaş süremem, hanımefendi. | Open Subtitles | أنا آسف يا سيدتي لا يمكننا القيادة بهذا البطء |
Bütün bu süreçler son derece yavaş işler ve buradan çıkan sonuç da Dünya'nın çok yaşlı, neredeyse ezeli olduğudur. | Open Subtitles | هذه العمليات بالغة البطء و تشير إلي أن الأرض قديمة جداً أو عملياً,أزلية |
yavaş olmak ölen dört adamımın isimsiz mezarlarına bir fayda getirmiyor. | Open Subtitles | البطء لا يساوي شيئا أمام موت أربعة من عمالي. |
Neden bu kadar yavaş gidiyorsunuz, çekilin yoldan. | Open Subtitles | لا أعلم لماذا يقود الناس بهذا البطء هيا تحرك |
Kalp atış hızı ne kadar yavaş olmalı? | Open Subtitles | ما مدى البطء الذي يجب أن يكون عليه قلبه ؟ بطيء للغاية |
Neden bu şehrin bu tehlikeyi bilme ve baş etmede bu kadar yavaş olduğunu düşünüyorsun? | Open Subtitles | لماذا تظن بأن المدينة تتصرف بهذا البطء في الاعتراف والتعامل مع هذه الطوارئ؟ |
Ve dişi liderin su içtiğini gördüm ve sonra fillerin o güzel yavaş hareketleriyle kıvrıldı, hareket hâlindeki bir kola benziyordu ve sarp kıyıdan yukarı yürümeye başladı. | TED | وكنت أشاهد الفيلة الأم وهي تشرب، بعدها استدارت بذلك البطء الجميل المعهود لدى الفيلة، وكأنه عرض بطيء لحركة الأذرع، وبدأت تسلك طريقها نحو الضفة المنحدرة. |
Ya da belki böylesine sıradışı bir şekilde yavaş büyümek için kullandıkları mekanizmayı anlarsak bunu kanser hücrelerinde kullanıp hücre bölünmesini yavaşlatabiliriz. | TED | أو ربما إذا اكتشفنا الآلية التي تستخدمها لتنمو بهذا البطء الشديد، سيمكننا تقليدها في الخلايا السرطانية وإبطاء الانقسام الخلوي. |
Hoş biri ama yavaş. | Open Subtitles | كان لطيفاً ولكن عابه بعض البطء. |
Ne yazık ki ellerin yavaş. | Open Subtitles | من المؤسف أن تكون يديك بهذا البطء |
Neden sinyalleri bu kadar yavaş geliyor? | Open Subtitles | لماذا نستقبل رمزهم بهذا البطء ؟ |
Bu kadar yavaş hareket edeni görmemiştim. | Open Subtitles | لم أرَ أحداً يتحرك بهذا البطء من قبل |
Posta servisi o kadar da yavaş değil. | Open Subtitles | حسنا البريد هنا ليس بذلك البطء |
Bir sinek için bizim dünyamız inanılmaz yavaş gözükür bu nedenle, can sıkıcı bir şey ama, onu hiç yakalayamacağım. | Open Subtitles | للذبابة، يبدو عالمنا شديد البطء... ولهذا لن أتمكن من الإمساك بها قط، وذلك ينغّص عليّ. |
Umarım şimdiye kadar aldığımız kadar Ağırdan almayız. | Open Subtitles | آمل أن لا يكون بنفس البطء الذى كنا نفعله |