"البعيدة" - Traduction Arabe en Turc

    • uzak
        
    • uzaktaki
        
    • uzun
        
    • uzaklara
        
    • uzakta
        
    • uzaktan
        
    • Uzaklardaki
        
    • ırak
        
    •   
    • uzağı
        
    • uzağa
        
    uzak yerlerde ki ahlaksızları, semiz ve zenginleri... gerçekleşen bu mucizelerin korkusuyla bunları döndürün ve bu anı belirtin. Open Subtitles و دع البدين و الغنى و الفاسد فى الاماكن البعيدة تذكر هذه اللحظة و بدل بالخوف كل المعجزات القادمة
    Taranmalısınız uzak yıldız sistemlerini. Bunun için ayıracak gemimiz yok. Open Subtitles قد يكون مختبئ في الاطار الخارجي عليكم فحص الانظمة البعيدة
    Bodrum katının uzak bölgelerinde kapalı çevrede iki ısı kaynağı arıyoruz. Open Subtitles نحن نبحث عن مصدرين للحرارة متجاورين في المناطق البعيدة من القبو
    Babam, onları uzaktaki uçuş pistlerine götürür, oradan alır ve onlara malzeme getirirdi. Open Subtitles كان أبي يأخذهم ذهاباً وإياباً في الطائرة من المهابط البعيدة ويجلب لهم التجهيزات
    ...ki tanımlamaya göre bu uzun mesefeli seri katiller için geçerli değil. Open Subtitles التواصل , والذى حسب التعريف .. لا يملكه القاتل المتسلسل للمسافات البعيدة
    Girişin en ucunda duruyoruz, mihraptan ve din adamlarına ait kapıyla kapalı yerden uzakta ve bir başlangıç noktası arayarak uzaklara bakıyoruz. TED حين نقف في النهاية البعيدة عند المدخل، بعيدا عن مذبح الكنيسة وعن السياج الخاص بالكهنة و نمعن النظر في هذا الأفق باحثين عن بداية.
    uzak mesafeli ilişkiler gençlerin üniversiteden önce yarın sevişmek için birbirine söylediği yalandır. Open Subtitles العلاقات البعيدة هي كذبة للمراهقين يطلقها بعضهم لبعض في الصيف قبل ذهابهم للجامعة
    uzak mesafeli ilişkiler gençlerin üniversiteden önce yarın sevişmek için birbirine söylediği yalandır. Open Subtitles العلاقات البعيدة هي كذبة للمراهقين يطلقها بعضهم لبعض في الصيف قبل ذهابهم للجامعة
    1000 yılı aşkın süredir Tibet'in uzak köşelerinde bu anlayış doğal yaşam için faydalı eylemlere dönüşmüş ve tüm topluma yayılmış. Open Subtitles في الأراضي البعيدة للتبت، لأكثر من 1,000 سنة هذا المفهوم ترجم إلى منافع الحياة البريّة، وهو يبدأ بشكل حرفي على عتبتهم.
    Bu saçma konuşmalar için de benim uzak mesafe faturamı şişirme. Doğru, tamam. Open Subtitles و توقف عن الأتصال بي من تلك المسافة البعيدة فاتورة الهاتف ستكون مرتفعة
    Onu çevirerek, tüm o yabancı ve uzak yerlerin isimlerini okuyarak saatler harcadım. Open Subtitles أمضيت ساعات وأنا فقط أحركها بهدوء أقرأ الأسماء لكل هذه الأماكن الغريبة البعيدة..
    Birbirlerinden uzak bu bölgelerin kırmızı, taşlı çöllerinin kimyasal özellikleri benzerdir. Open Subtitles هذه الأماكن البعيدة تشترك بكيمياء متشابهة في صحاريها ذوات الصخور الحمراء
    Gece gökyüzünü tarayarak uzak yıldızların etrafında yeni dünyalar arıyor. Open Subtitles يمسح سماء الليل بحثًا عن عوالم جديدة حول النجوم البعيدة
    Dünyanın en uzak köşelerinde üretilmiş... en iyi ilaçlar ve iksirler bende. Open Subtitles لديّ فقط أجود الإكسيرات و المقويات العلاجية جُلبـت من أمصـار العـالم البعيدة
    Bütün uzak diyarlardan gelen bir sürü kişinin gardiyanlığını yaptım. Open Subtitles كنت آمر السجن هنا على الكثيرين مِنْ شتّى البلاد البعيدة
    Gece göğünde yaptığı incelemeler uzaktaki tüm galaksilerin Dünya'dan uzaklaştığını gösterdi. TED فلقد سجل أثناء مشاهداته للسماء ليلاً أن جميع المجرات البعيدة عنا تنحسر أو تبتعد عن كوكب الأرض.
    Kendine yeten bu makineler orada uzaktaki gezegenlere iniş yapacaktı. TED هناك، ستحطّ هذه الآلات المكتفية ذاتياً على الكواكب البعيدة.
    Biraz konuştuk-- şu uzun mesafe işinin zorluklarından felan-- ve sonra... beni terketti. Open Subtitles تكلمنا لفترة كيف ان العلاقات البعيدة صعبة و عندها .. قطعت علاقتها بي
    At onları çok uzaklara, Çin'e götürdü. Open Subtitles الفرس السحرية حملتهما إلى الصين البعيدة
    Şu arkada en uzakta gördüğünüz iki kamyon 12'şer tüp sıkıştırılmış helyum gazı taşır. TED تلك الشاحنتان التي ترون في النهاية البعيدة تحمل 12 خزانا من الهيليوم المضغوط.
    Dillerdeki bu farklılık sadece İngilizce ve Çince gibi çok, çok uzaktan alakalı diller arasında mı mevcut? TED هل أنّ هذا الاختلاف في اللّغات موجود فقط في الّلغات البعيدة عن بعضها البعض، مثل الصينيّة و الانجليزية؟
    Peki kim küresel cihadı mağlup etti? Amerikan Ordusu yaptı bunu. Amerikan askeri, müttefikleri ile birlikte, Uzaklardaki savaş alanlarında yaptı bunu. TED من هزم الجهاد العالمي؟ الجيش الأمريكي فعل الجنود الأمريكان و حلفائهم بالقتال في ساحات المعارك البعيدة
    Almazlar beni de hiç yanlarına Giderken o ırak diyarlara Open Subtitles لم يأخذونني معهم إلى الأراضي البعيدة والبعيدة
    Sağ ayağında parmak var. Open Subtitles المفاصل البعيدة في القدم اليمنى، على ما أعتقد
    Böylelikle balıklar artık hem yakını hem de uzağı yüksek çözünürlükte görebilir hale geldiler. Open Subtitles تستطيع السمكة الأن أن ترى بوضوح عالِ الأشياء القريبة و البعيدة معاً.
    Merak ediyorum, kendisi mutlu mu hülyalı, uzağa bakışıyla. Open Subtitles نتساءل إذا كانت بصحة جيدة بنظرتها البعيدة الحالمة و انفها المدفون في كتاب

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus