Ve belki sizlerinki de dâhil olmak üzere pek çok bölge okulu bir alternatif olarak düzeltici adalete yöneliyor. | TED | والعديد من مقاطاعات المدارس. على الأغلب بعض مقاطعاتكم. يتجهون للعدالة التجديدية كبديل. |
Dünyanın ilk düzeltici adalet merkezini tek başıma inşa edecektim. | TED | سأقوم ببناء أول مركز للعدالة التجديدية في العالم بنفسي. |
"Bu tasarım düzeltici bir adaletin mümkün olabileceği bir yere dair umut veriyor." | TED | هذا التصميم هو لمكان يفي بوعود العدالة التجديدية. |
Üç şeye baktık: barış merkezleri, düzeltici adalet ve ekonomi merkezleri ve hareketli köyler. | TED | لقد نظرنا إلى ثلاث أشياء: مراكز صنع السلام، مراكز العدالة التجديدية والاقتصاد التجديدي والقُرى المنبثقة. |
Erken veriler, düzeltici adaletin empati oluşturduğunu, bunun da tekrar şiddet eylemine başvurmayı % 75 oranında azalttığını, aşırı şiddete maruz kalanlarda PTSD (travma sonrası stres bozukluğu) ile | TED | البيانات المبكرة أظهرت أن العدالة التجديدية تبني التعاطف، وذلك يقلل العنف بنسبة تصل إلى 75 بالمئة، الذي يهدأ من اضطراب ما بعد الصدمة لمعظم الناجين من العنف الشديد. |
mücadeleyi kolaylaştırdığını ve tüm bu nedenlerden dolayı, bazı savcılar, hakimler ve bölge savcılarının davaları mahkeme dışında düzeltici adalete yönlendirdiklerini görüyoruz. Böylece bazı suçlular sisteme bir daha hiç girmiyorlar. | TED | ولهذه الاسباب، نحن نرى النواب العامين والقضاة ومحامي الولايات يبدأون في تحويل القضايا خارج المحكمة وإلى العدالة التجديدية بحيث أن لا يمس بعض الأشخاص النظام بتاتاً. |
düzeltici adalette uzman bir kişiye ulaştım ve mahkum olmuş kadınlarla erkekleri de dâhil ederek düzeltici adalet ve tasarımın birleştiği ülkenin ilk düzeltici adalet alanlarını dizayn ettik. | TED | وعدتُ مع خبراء العدالة التجديدية، وبدأنا في تصميم أول استديو في البلاد مع المساجين من الرجال والسيدات في نقطة التقاطع بين العدالة التجديدية والتصميم. |
diye düşündüm. (Alkışlar) Hapishaneler inşa etmek yerine, düzeltici adaleti güçlendirici alanlar oluşturmalıyız. | TED | (تصفيق) بدلاً من بناء السجون، علينا بناء مساحات لتطبيق العدالة التجديدية. |