Bilinçsiz önyargı orada, fakat bizler bunu aşmanın yollarını aramalıyız. | TED | كان التحيز اللاواعي هناك، ولكن علينا أن نعرف كيف نتجاوزه. |
Ölçeğin bir tarafında soykırım ve diğer önyargı bazlı şiddet vardı. | TED | أشياء مثل الإبادة الجماعية وبقية العنف المرتكب بدافع التحيز. |
Sorduğumuz ön yargı şu: Bu mu, şu mu daha ahlaki? | TED | وذلك التحيز هو أننا نسأل هل "يظل" هذا أو ذاك أخلاقيا؟ |
Irk önyargısı hakkında resmi şikayet dilekçesi doldurmak isteyen yoksa işe dönebiliriz. | Open Subtitles | العودة إلى العمل إلا إن كان هناك من يريد تقديم شكوى عن التحيز العنصري؟ |
Yani bilinçsiz önyargılar zihnimizdeki ortaklıklar ile ilgili, beyninizin bilgiyi düzenlemek için kullandığı kısa yollar, yüksek ihtimalle farkındalığınız dışında, bilinçli inançlarınızla mutlaka aynı hizada olmaz. | TED | إذًا التحيز اللاشعوري يعود إلى الروابط التي نملكها في عقولنا، الطرق المختصرة التي تستخدمها عقولكم لتنظيم المعلومات، على الأرجح خارج نطاق وعيكم، ليس من الضروري أن تتوافق مع معتقداتكم الراسخة. |
Özellikle yoksulluğu ve ilkel önyargıları aşan süper başarılı bir avukat ile. | Open Subtitles | خصوصاً مع محامي ناجح جداً الذي تغلب على الفقر و التحيز العنصري |
Bayanlar, baylar sizlerin bu negatif önyargılardan etkilenmeyeceğinizi umuyorum. | Open Subtitles | أتمنى أيها السادة و السيدات ألا تتأثرون بمثل هذا التحيز السلبى |
Hanımlar ve beyler, nihayetinde, bu şaşkınlık ve bununla ilişkili davranışlar bilinçsiz önyargı veya örtülü önyargı denen şeyin ürünüdür. | TED | سيداتي وسادتي. في نهاية المطاف، إن هذا التفاجؤ والتصرف المرافق له نتيجة شيء يسمى التحيز اللاواعي، أو الانحياز الضمني، |
önyargı ırk veya cinsiyet hakkında olabilir. | TED | يمكن أن يكون التحيز ضد العرق، أو ضد الجنس. |
Bilinçsiz önyargı alanında 1970 ve 1980'lerde cinsiyet hakkında yapılan çok meşhur deney var. | TED | وهناك تجربة شهيرة في مجال التحيز اللاواعي وذلك في مجال الجنس في السبعينات والثمانينات. |
Hanımlar ve beyler, toplumumuzda fırsat mahrumiyeti sorunu var. Bunun nedeni özellikle bilinçsiz önyargı. | TED | سيداتي وسادتي، هناك مشكلة في مجتمعنا بسبب نقص الفرص، وخاصة بسبب التحيز اللاواعي. |
Bize Rory'nin niçin, mülakat jürisinin önyargı sergilediği hissine kapıldığını açıklamak ister misin? | Open Subtitles | و تم طلب الإستئناف استنادا ً لوجود التحيز |
Ama görünen o ki, işler dehşet verici, birazcık riskli ve zahmetli olduğunda var olduğunu bile bilmediğim bir ön yargıya eğildim. | TED | ولكن يبدو أنه عندما تتحول الأشياء لتصبح غير تقليدية ومزعجة وخطيرة بعض الشيء، أميل إلى التحيز الذي لم أكن أعرف أنني امتلكته. |
Tüm şirketimizin doğru tasarımla insanların yabancı tehlikesi ön yargısını yıkmak için istekli olacağı umudumuzdan emin olabilirsiniz. | TED | نحن نراهن على كل الشركة مع التمني لذلك، مع التصميم الصحيح، الناس على استعداد للتغلب على التحيز ضد الغرباء، |
Fark etmediğimiz şey ise, ne kadar çok insanın hazır olduğu ve ön yargılarını kenara koymak için beklemesiydi. | TED | الشيء الذي لا ندركه هو كم عدد الناس الذين استعدوا وانتظروا لوضع التحيز جانبًا. |
Doğrulama önyargısı olan ben değilmişim gibi görünüyor. | Open Subtitles | لا يبدو وكأني كنت في واحد مع تأكيد التحيز. |
Ergenlik hevesleri, nefesin için çok tehlikelidir, meraklı olamazsın, yanlış yapma lüksüne sahip değilsindir. Birilerinin kesin önyargısı, senin bir sabah uyanmama nedenin olabilir. | TED | أن نزوات المراهقة خطيرة جدًا على حياتك، أنك ببساطة لا تستطيع أن تكون فضوليًا، أنك لا تُمنح ترف ارتكاب الأخطاء، أن التحيز التام عند شخص ما ربما يكون السبب في أن لا تستيقظ صباحًا. |
Tüm önyargılarınızı alıp bir kotuya koyun. Adını "önyargılar" olarak etiketleyin. | Open Subtitles | أريد منك أن تأخذ كل ما تبذلونه من الأفكار المسبقة، وضعها في مربع وضع علامة "التحيز"، |
İlgilendiğimiz soru, maymunların da aynı önyargıları gösterip göstermediği. | TED | السؤال الذي نحن مهتمين بإجابته هو ما إذا كانت القرود تظهر نفس التحيز. |
Kızımı cinsel önyargılardan arınmış bir biçimde büyütmeye çalıştım. | Open Subtitles | حاولت أن أربي ابنتي خالية من التحيز الجنسي خالية من القوالب النمطية |
Bakın, ırkçılık, cinsiyet ayrımı, bir de Yahudi düşmanlığı. | Open Subtitles | أنظرا، العنصرية، التحيز الجنسي، والمعاداة السامية؟ |
Ve bu ikinci bir önyargıya götürür, ekonomistler buna isteksizlik kaybı derler. | TED | وهذا يقودنا للنوع الثاني من التحيز. وهو مايسميه الاقتصاديون تفادي الخسارة. |
taraf tutmanı istemiyorum. Köpekleri sırf kötülük olsun diye almadı. | Open Subtitles | لا أسألك التحيز, لم تأخذ الكلبين بنية سيئة فهي طيبة أسألك رأيك |
Ama algoritmalar virüsler gibi büyük çapta ve hızda yanlılığı yayabilirler. | TED | برغم ذلك، الخوارزميات مثل الفيروسات يتفشى فيها التحيز على مستوى واسع بخطى سريعة. |