Eğer derin koma durumundaysa, neden eve götürmeme izin vermiyorsun? | Open Subtitles | لو كان التدهور لم لا تتركني أرجعها لبيتها ؟ |
Hâlâ gelişme aşamasında ama derin koma durumunda olan kimseleri kurtarmak için yol gösterici olarak kullanıyoruz. | Open Subtitles | لايزال تحت التطوير لكننا قمنا بعدة أختبارات لمحاولة أعادة الوعي لضحايا التدهور |
Lisede kötüye gitmeye başladığı anda eşyalarımı toplayıp DC'den gitmeliydim. | Open Subtitles | حالما بدأ في التدهور في الثانوية توجب عليّ حزم أغراضي ومغادرة العاصمة |
Çevresel bozulma ile başıboş kentsel yer değiştirmeye mi saplandık? | TED | هل نحن عالقون مع نزوح المناطق الحضرية المتفشي، مع التدهور البيئي؟ |
Diğer tarafta moleküler bozulmayı tespit etmenin çok daha etkin yolları var. | Open Subtitles | لدينا طرق أكثر تطوراً لاكتشاف التدهور الجزيئي هناك |
Araya gireceğim ama bozulmanın oranı konusunda ikimiz de endişeliyiz. | Open Subtitles | فقط للتعجل , كلانا قلقان حول معدل التدهور |
Ama diğer yaşlılar bu kötüleşen olayı acil bir şekilde çözmemi istediler. | Open Subtitles | لكن بقية الزعماء أوكلوا إلي مهمة إصلاح هذا الموقف سريع التدهور. |
Ama eğer derin koma durumu ise bir süre beklememiz gerekecek. | Open Subtitles | لكن إذا كان التدهور فلابد أن ننتظر لنرى ماذا سيحدث |
Buna derin koma durumu diyoruz. | Open Subtitles | نحن نسميه التدهور |
- Derin koma durumunda mı? | Open Subtitles | هل هذا هو التدهور ؟ |
Zoe, sebebi sakinleştirici değilse peki derin koma durumuna sebep olan nedir? | Open Subtitles | زوي) ، لو لم يكن المهدئ) وكان التدهور فما الذي أدى لهذا ؟ |
kötüye giden kısır bir döngü. | TED | ما هي إلا دوامة التدهور الشرس. |
Durumunun kötüye gittiğini söylemişlerdi; fiziksel rahatsızlıklar, kişilik problemleri. | Open Subtitles | أخبروني هو يسوء فقط - التدهور الطبيعي، الخرف. |
Tedavi ile durumunun daha kötüye gitmesini engelleyebiliyoruz. | Open Subtitles | بالأدوية يمكننا منع حالته من التدهور |
Yani, işte çevresel bozulma ve bahsettiğiniz dünya pazarlarındaki çöküşler arasında. | TED | تعلمون بين التدهور البيئي وإنهيار السوق العالمي الذي تتحدثون عنه |
Çünkü planlama açısından ekonomik bozulma çevresel bozulmaya sebebiyet veriyor, bu da toplumsal bozulmaya neden oluyor. 1960'lı yıllarda başlayan bu yatırım azalması | TED | لأنه من وجهة نظر تخطيطية، فإن التدهور الاقتصادي يولد التدهور البيئي، والذي بدوره يولد التدهور الاجتماعي فتصفية الاستثمارات التي بدأت في عام 1960 |
Bir sürü bozulma, yıkılmış evler. Şehirde açlık hakim durumda. | Open Subtitles | .كثير من التدهور ، كثير من المنازل المخربة فقر حقيقي يوجد في هذه المدينة |
Detroit'teki şehirsel bozulmayı düşününce ona fazlasıyla alan tanıyacaktır. | Open Subtitles | و حجم التدهور المدني في ديترويت يمنحه الكثير من المجال كي يناور |
Yeterince hızlıca bir örnek alabilirsek daha ileri bozulmayı günlerce yavaşlatacak bir protokol başlatabiliriz. | Open Subtitles | إذا حصلنا على عينة و أحضرناها هنا بسرعةكافية،يمكنناأننبدأبرتوكول... يمكنه أن يُبطئ التدهور لعدة أيام |
Görünüşe göre bozulmanın hızı hastadan hastaya değişiklik gösteriyor,.. | Open Subtitles | نسبة التدهور تختلف من مريض لآخر |
Yaşlılar bu sürekli kötüleşen durumu halletmemi istedi. | Open Subtitles | أوكل بقية الزعماء إلي مهمة إصلاح هذا الموقف سريع التدهور. |