Ama günahlarımızın üstesinden gelmeyi tartışan güzel bir grubumuz vardı. | Open Subtitles | و لكن حظينا بحديث جماعى جيد عن التغلب على الخطيه |
Ben sadece üstesinden ben söz ne zevk için engelleri, yardım etmek istiyorum. | Open Subtitles | أردت فقط أن أساعدك في التغلب على الحواجز للسرور، وكان ذلك ما وعدت |
Her ne zorluk olursa olsun, seninle birlikte üstesinden gelmek istiyorum. | Open Subtitles | مهما حدث ، أرغب فى أن أحاول التغلب على الأمر معكِ |
Rezalet bir üçüncü periyoddu. Herkes bu salakları yenebilir. | Open Subtitles | بإمكان الجميع التغلب على هؤلاء الٔاغبياء، أريدكم أن تبقوا جائعين |
Şimdiye kadar yaptığım en zor şey kanseri yenmek dışında. | Open Subtitles | هذا أصعب موقف قد واجهته إلى جانب التغلب على السرطان |
Korkularımı aşmama yardım etti. | Open Subtitles | لقد ساعدتني في التغلب على مخاوفي |
Ama bazı insanların kederle başa çıkmalarında yardımcı olan bir kararlılıkları vardır. | Open Subtitles | إلا أنَّ لدى بعض البشر يقين يُساعد البعض على التغلب على الحزن |
Kostüm üzerindeyken Şogun'u alt edemeyiz. | Open Subtitles | لا يمكننا التغلب على الشوغون بينما يرتدي البدلة، |
Kansas kalsın, diğer altısı gitsin. | Open Subtitles | يجب التغلب على الـ (كي سي) بأكثر من ستة |
Belki uçaklarda, bu sayede jetlagin üstesinden geleceğiz. | TED | و ربما في الطائرة ، يمكننا التغلب على اضطراب الرحلات الجوية الطويلة بهذه الطريقة |
Sürekli olarak bu engelleri düşünmüyorum ve çoğunun üstesinden gelme olanağım var. | TED | أنا لا أمضي كل الوقت مفكراً في هذه العقبات، وأنا قادر على التغلب على معظمها على أي حال. |
Çoğu insan küçüklüklerinin üstesinden gelmek ve daha büyük bir şeyin parçası olmak istiyor. | TED | فأغلب الناس يتوق إلى التغلب على الأنانية ليكون جزءأً من شيءٍ أضخم. |
İnandığım dünyada bizim değerlendirilmemiz, güçlüklerden kaçmamıza göre değil, onların üstesinden gelebilmemize göredir. | TED | أنا أؤمن بعالم حيث يحكم علينا من خلال قدرتنا على التغلب على الشدائد، لا تجنبها. |
Ancak iletişimin, dönüştürücü ve bağlayıcı gücünü kendimiz oluşturduğumuz zaman, önyargının ve ötekileştirmenin üstesinden gelebiliriz. | TED | فهذا في الحقيقة ليس إلا تعريض أنفسنا للقوة الانتقالية لهذه التجربة التي من خلالها يمكن التغلب على التحيز والإقصاء. |
Hem Cengiz, hem de oğlu Kubilay Han, Moğolların 13. Yüzyıl istilasında duvarın üstesinden gelmeyi başardı. | TED | تمكن كلٌ من جنكيز وابنه قوبلاي خان من التغلب على الجدار خلال الغزو المنغولي في القرن الثالث عشر. |
Bu benzer hikayeler, çok güçlü ve üstesinden gelinmesi zor öğeler içeriyor. | TED | قصصهم في التغلب على الصعاب التي لا تقهر قوية جداً |
Sistemi, kuran adamdan daha iyi kim yenebilir? | Open Subtitles | من يستطيع التغلب على النظام أفضل من الرجل الذي ركبه؟ |
Sadece şu var: Benim öfkem seninkini yenebilir mi? | Open Subtitles | : ثمة هذا الأمر أيستطيع عنفي التغلب على عنفك ؟ |
Kale savaşında galip gelmek için garnizonu yenmek... idareyi ele almak... en sonunda da bayrağı ele geçirmek gerekir. | Open Subtitles | كي ننجح في معركة القلعة يجب التغلب على القوة العسكرية السيطرة على النقاط الإستراتيجية |
Bu askerleri yenmek için umudumuz yok. | Open Subtitles | ليس لدينا أمل في التغلب على هؤلاء الجنود |
Bu engeli aşmama yardım et. | Open Subtitles | ساعديني فى التغلب على هذه العقبة |
Üniformanı iade ederken sana elenme travmasıyla başa çıkma talimatları verilecek. | Open Subtitles | التعليمات بشأن التغلب على صدمة الإقصاء ستعطى لك عندما ستعيد الزي |
Kostüm üzerindeyken Şogun'u alt edemeyiz. | Open Subtitles | لا يمكننا التغلب على الشوغون بينما يرتدي البدلة، |
Kansas kalsın, diğer altısı gitsin. | Open Subtitles | يجب التغلب على الـ (كي سي) بأكثر من ستة |