Gelişmekte olan ülkelerdeki büyük eşitsizlik bunun görülmesini güçleştiriyor, örneğin, taşımacılık açısından, gelişmiş bir şehir, yoksulların dahi araba kullandığı bir şehir değil, tam tersi zenginlerin dahi toplu taşıma kullandıkları bir şehirdir. | TED | التفاوت الطبقي الكبير في البلدان النامية يجعل من الصعب أن نرى، على سبيل المثال، أن في مجال النقل، المدينة المتقدمة ليست التي يركب فيها الفقراء سيارات بل أين يستعمل الأغنياء وسائل النقل العمومية. |
Hatırlamalıyız ki artan ve genişleyen sağlık eşitsizlikleri yaşanmakta ve uygun bakım yönetimi açısından da eşitsizlik var. | TED | علينا أن نتذكر أن التفاوت الصحي في ازدياد واتساع، وهناك عدم مساواة في مجال إدارة الرعاية بشكل مناسب. |
Bu da eşitsizlik, ekonomik eşitsizlik, şiddet, fiziksel ve ruhsal sağlık hakkında benzer soruları ortaya çıkarıyor. | TED | وتثيرُ مواضيع مشابهه عن عدم المساواة، وعن التفاوت الاقتصادي والعنف والصحة البدنية والذهنية. |
Bildiğim manzara ile bu sis kaplı manzara arasındaki fark içimde bir şeyleri ateşledi. | TED | التفاوت بين البيئة ذات المناظر الخلابة التي عرفتها وبين هذا الضباب المغطي للأفق أثار شيئًا في نفسي. |
Kadınlar en az erkekler kadar etkili tarım yapabiliyorlar fakat aşikar olan eşitsizlikler kadınların erkeklere kıyasla aynı süreçte aynı boyutta toprak üzerinde daha az üretim yapmasına neden oluyor. | TED | ولكن هذا التفاوت الموثق جيدا في الموارد والحقوق يعني أن النساء ينتجن كميات أقل من الغذاء على نفس الكمية من الأرض. وسد هذه الفجوات وترتفع المحاصيل الزراعية بنسبة 20 إلى 30 في المائة. |
Ancak, ekonomik eşitsizlik etrafındaki çerçeve siyahi, Latin ve yoksul olup borçlananların yanlış seçimlerine odaklanmaktadır. | TED | برغم ذلك، معظم التأطير حول التفاوت الاقتصادي يركز على خيارات الفقراء من السود، اللاتينيين والمقترضين الفقراء. |
Ekonomik eşitsizlik sohbetleri var. | TED | هناك محادثات عن التفاوت في المستوى الاقتصادي. |
bu seyrekleşmiş ticaret düzeyinde, ekoniminin en üstünde yer alan daha fazla ve daha fazla aktivite ve kaynak emen inanılmaz gelişmiş pazarlar ve ana ekonomi kaynakları arasındaki eşitsizlik neden? ve bize kalan ne? | TED | لماذا لدينا هذا التفاوت بين الأسواق المتطورة بشكل لا يصدق في الجزء العلوي من الاقتصاد والتي تمص أكثر فأكثر كل الأنشطة والموارد الاقتصادية الرئيسية بهذا المستوى النادر من التداول، وما الذي يبقى لنا؟ |
Bizim demokrasilerimizin kuyusunu; artan eşitsizlik, güç ve zenginliğin giderek bir elde toplanması, lobiler, yozlaşma ve piyasaların hızı kazdı. Yahut, bazen beklemede olan felaket korkusu demokrasilerimizi zayıflattı. Tabi aynı zamanda hayal kurup çözüm üretme potansiyelini yani sizin potansiyelinizi kullanma kapasitemizi de zayıflattı. | TED | ديمقراطيتنا يتم الحد من إمكانياتها بسبب التفاوت المتزايد و التمركز المتزايد للسلطة و الثروة عوامل مثل ممارسة الضغوط ، الفساد ، سرعة السوق أو اننا أحياناً ببساطة نخاف الكارثة وشيكة الوقوع التي أعاقت ديمقراطيتنا و حدّت من قدرتنا على تخيل و إستخدام قدراتنا على إيجاد الحلول |
Georgetown Center'ın son zamanlarda yaptığı Fakirlik ve eşitsizlik araştırması siyahi kızların, beyaz akranlarıyla kıyaslandığında daha yetişkin olarak görüldükleri bir tür yaş baskısı yaşadıklarını onaylayarak bu eşitsizliğin nedenini kısmen açıkladı. | TED | في دراسة حديثة من قبل مركز جورج تاون بشأن الفقر وعدم المساواة أوضحت جزئيًا لماذا يحدثُ هذا التفاوت عندما أكدوا أن الفتيات السوداوات تعانين نوعًا محددًا من ضغوطات التقدم في السن، حيث ينظرُ إليهن على الأرجح كبالغات أكثر من قريناتهن البيضاوات. |
İklim değişimi ve birçok eşitsizlik konusunda endişeliydim, gidip bir sürü insanla konuşacaktım, fakat bu beni gerginleştirdi ve enerjim tükendi ama yaptım, çünkü endişeliydim, fakat yorgun olduğum için tuvaletlere saklanıyordum ve takım arkadaşlarımın bağlılığımdan şüphe etmemelerini, kaytardığımı düşünmelerini istemiyordum. | TED | وكنت أهتم بشدة بتغير المناخ وبأوجه التفاوت العديدة، لذا كنت أذهب وأتحدث مع الكثير من الناس، وهو ما جعلني متوترة واستنزف طاقتي، ولكنني فعلت هذا لأني اهتممت، ولكني كنت أختبئ في الحمام لإرهاقي، ولم أرغب أن يشكك زملائي في التزامي بالقضية، باعتقادهم أني كنت أتكاسل في العمل. |
Polonya'nın eğitiminde köklü bir iyileştirme okullar arasındaki farklılıkların azalmasını en başarısız okulların gidişatı tersine çevirip bir dönemden biraz fazla sürede performanslarını artırmasını sağladı. | TED | ساعد فحص وإصلاح شاملللنظام التعليمي البولندي من التقليل بشكل كبيرمن التفاوت بين المدارس، ومساعدة العديد من المدارسضعيفة الكفاءة، والرفع من الكفاءة تزيد عننصف سنة دراسية. |
Yaşlılarını tedavi eden toplumlar arasındaki bu değişkenliğin iki ana sebep kümesi var. | TED | هناك مجموعتان من الأسباب لذلك التفاوت في كيفية تعامل تلك المجتمعات مع كبار السن. |
Hayatın şimdi nasıl olduğuyla, nasıl olması gerektiği arasındaki karşıtlığı göster. | Open Subtitles | لنبين التفاوت بين ما هي الحياة الحالية و ما يمكن لها أن تكون |
Metropolleri uçtan uca gezdiğimde - ki bu saatler ve günler alıyor - aynı coğrafya içinde inanılmaz eşitsizlikler olduğuna tanık oluyorum. | TED | عندما أسافر عبر المدن العظمى من أقصاها إلى أقصاها-- تستغرق ساعات وأياما-- أحظى بتجربة المأساة من التفاوت الشديد في نفس الجغرافيا. |