Artık otomatiklerdeki sıkışmalar hakkındaki kaygılarını bırakmalısın | Open Subtitles | عليك التوقّف عن القلق بشأن تعطّل الأسلحة الآليّة. |
Bence artık onun günlüğünü okumayı bırakmalısın. | Open Subtitles | ربّما يجدر بكِ التوقّف عن قراءة مذكّراتها |
Hayır, Dave. Öyleyse bütün zamanını o herifin çıkardığı olayları kapatmayı bırakıp işini yapmaya başla. | Open Subtitles | إذن يجدر بكِ التوقّف عن تمضية وقتكِ كلّه في إخماد مصائبه وتبدأين في ممارسة عملكِ |
Buna bir son vermelisin. Diğer maymunlara katılmak için geç değil. | Open Subtitles | علينا التوقّف عن هذا ، لم يفت الآوان على الانضمام لبقية القردة. |
Dünden beri seni düşünmeden duramıyorum. | Open Subtitles | حتى يوم الأمس لم أستطِع التوقّف عن التفكير بكِ |
Bence onlara isim vermekten vazgeçmelisin. | Open Subtitles | عليك التوقّف عن اطلاق الأسماء عليها |
Bunu yapmayı kesmen gerek yoksa annen beni ziyaret etmene bir daha izin vermez. | Open Subtitles | عليك التوقّف عن فعل ذلك وإلّا ستمنعك والدتك عن زيارتي |
Eğer kazanacaksak vakit kaybetmeyi kesmeliyiz. | Open Subtitles | إنْ أردنا الانتصار فعلينا التوقّف عن هدر الوقت |
Bir şeyler yapmayı kesmelisin. Yanılmışım. | Open Subtitles | حسناً، أو تعلم، يجب عليكَ التوقّف عن بناء الأشياء. |
- Otur. Bu çılgın teorileri bırakmalısın. | Open Subtitles | عليك التوقّف عن هذه النظريّات المجنونة إنّه شرطيّ، ماذا تفعل؟ |
O zaman, belki de reklam yapmayı bırakmalısın. | Open Subtitles | أجل، أنظر هنا ربما عليك التوقّف عن الإعلانات. |
Sistemle kavga etmeyi bırakmalısın. | Open Subtitles | عليك التوقّف عن محاربة النظام |
Eskiden sahip olduklarını düşünmeyi bırakıp şimdi sahip olduklarınla ilgilenmelisin. | Open Subtitles | عليك التوقّف عن التركيز عمّا كان لديك، و البدء بالتركيز على الأشياء الجميلة التي أصبحت لديك. |
Ve sonra bir gün fark ettim ki yas tutmayı bırakıp mutlu olmalıyım. | Open Subtitles | ثمّ أدركتُ ذات يوم أنّ عليّ التوقّف عن التشبّث بها و أنْ أكون سعيداً |
Neden geçmişi irdelemeyi bırakıp kendini iyi hissetmeye çabalamıyorsun? | Open Subtitles | لما لا يُمكنكِ التوقّف عن البحث في الماضي، و تركّزين على التّحسين من نفسكِ؟ |
Ama insanlara zarar vermeye bir son vermelisiniz. | Open Subtitles | لكن عليك التوقّف عن إيذاء الآخرين. |
İyi olan taraf huzurluydu, bütün her şey alt üst olup, Leo ve benim birbirimizi görmemize bir son vermemizi istemelerine kadar ya da başka. | Open Subtitles | وهي أحاسيس جيّدة، مليئة بالسلام، حتى انتقل الأمر للهراء عندما قالوا بأنه علينا أنا و"ليو" التوقّف عن رؤية بعضنا وإلاّ |
- Dinle. - Ne var? - Şuna bir son verebilir miyiz artık? | Open Subtitles | هل بوسعنا التوقّف عن فعل تلك الأمور؟ |
Ahbap, onu bilemem ama, pembe limonata hakkında düşünmeden duramıyorum. | Open Subtitles | يا رفيقة, لا أعلم, أنا فقط لا يمكنني التوقّف عن التفكير بشراب الليمون الوردي. |
Tırnaklarımı kemirmeden duramıyorum. | Open Subtitles | كم أنا متوتّر لا يمكنني التوقّف عن قضم أظافري. |
Dostum, kendine restoran sahibi demekten vazgeçmelisin. | Open Subtitles | عليك التوقّف عن القول أنّك مالك مطعم. |
Louise hakkında bu kadar endişelenmekten vazgeçmelisin, | Open Subtitles | عليك التوقّف عن القلق على (لويز) كثيرًا |
- Çığlık atmayı kesmen gerek. | Open Subtitles | يجب عليك فعلاً التوقّف عن الصّراخ |
Eğer kazanacaksak vakit kaybetmeyi kesmeliyiz. | Open Subtitles | إنْ أردنا الانتصار فعلينا التوقّف عن هدر الوقت |
Saul,iki farklı şirket varken duruma bu şekilde bakmayı kesmelisin. | Open Subtitles | (سال),عليك التوقّف عن النظر الى الأمر على أنّنا شركتين مختلفتين |