Hiçbiri anında öldürecek güçte değil. Akıntı onu buraya taşımış olabilir. | Open Subtitles | لا شيئ تاثيراته قاتله فوراً التيارات كان يُمكنُ أنْ تحْملَها هنا |
Akıntı mesafeyi sanki on mile çıkarıyor. | Open Subtitles | التيارات تَجْعلُها تَبْدو مثل عشرة أميال. |
Dağın yamaçlarını yalayarak geçen güçlü akıntılar, derin sulardaki besinleri bu zirvelere taşır. | Open Subtitles | التيارات القويَّة إكنسْ أجنحةَ الجبالَ نقل المواد المغذّيةِ مِنْ الماءِ العميقِ نحو القممِ. |
Sıcaklık, akıntılar ve rüzgarlar değiştikçe çarpma ve sürtünmelerle buz gıcırdar, çatlar, patlar ve gürülder. | TED | فهو يُطلق صريرًا ويتصدَّع ويتشقق وينهار، حين يصطدم ويحتكُّ بسبب تغير درجة الحرارة أو التيارات أو الرياح. |
Ve bu canlı, çürüyen balıkların kokusunu almak için akıntıları koklar. | Open Subtitles | و هذا الكائن يشم مياه التيارات بحثاً عن أية أسماك متحللة. |
Su, ısıyı havadan daha etkili tuttuğu için bu akımlar dünyadaki sıcaklığı yeniden dağıtmaya yardımcı olur. | TED | ولأن هذه المياه المحمولة تسخن بشكل أفضل من الهواء، تساعد هذه التيارات في إعادة توزيع الحرارة حول الأرض. |
Sıcak ve soğuk akıntıların etkileşimi deniz yaşamında olağanüstü bir çeşitlilik oluşturur. | Open Subtitles | هذا التفاعل من التيارات الدافئة والباردة يولّد تنويع إستثنائي من الحياة البحرية |
Kıyı açığında yüzey akımları, su seviyesi inip çıktıkça suyu ileri geri çeken hem rüzgâr hem de gelgitler tarafından yönlendirilir. | TED | بالقرب من الشاطئ، تُسيَّر التيارات السطحية بواسطة الرياح والمد والجزر، والتي تحرك المياه ذهابًا وإيابًا ليرتفع بذلك مستوى المياه أو ينخفض. |
Akıntı mesafeyi sanki on mile çıkarıyor. | Open Subtitles | التيارات تَجْعلُها تَبْدو مثل عشرة أميال. |
Geniş nehirler gibi büyük Akıntı sistemleri, onları okyanus havzalarında sürüklerler. | Open Subtitles | أنظمة التيارات الكبيرة تشبه الأنهار القوية، وتحملها معها في جولتها حول الأحواض المائية. |
Akıntı sınırlarının durumu sürekli olarak değiştiği için plankton mevcudu ve balık sayısı da değişir. | Open Subtitles | و بما أن حدود التيارات دائمة التغير فإن ذلك يؤدي إلى تغير مستمر في كمية البلانكتون و أعداد الأسماك. |
Buzlardaki küçük deliği akıntılar değil, beyaz balinaların nefes almak için yükseldiklerinde yaptıkları hareket açık tutuyor. | Open Subtitles | وثقبهم الصغير هذا لم يبقى مفتوحا بفضل التيارات بل بفضل الحركة المستمرة للحيتان البيضاء |
Bunu besinleri taşıyan akıntılar ve güneşin değişen gücü ayarlamıştır. | Open Subtitles | إن ما ينظم ذلك مسارات التيارات التي تحمل الغذاء و التغيرات المختلفة للطاقة الشمسية |
Bazen okyanus açıklarından gelen akıntılar, beraberlerinde yoğun topluluklar halinde her türlü küçük canlıyı getirir. | Open Subtitles | أحياناً كثيرة، تجرف التيارات معها من المحيطات المفتوحة كل أنواع المخلوقات الصغيرة بكثرة. |
Okyanus akıntıları çeşitli dış etkenler sonucu oluşur. Rüzgâr, gelgitler, su yoğunluğundaki değişim ve Dünya’nın dönüşü gibi. | TED | تتسبب عدة عوامل في حدوث التيارات المحيطية: الرياح والمد والجزر والفروقات في كثافة المياه ودوارن الأرض. |
Okyanus akıntıları iki ana kategoriye ayrılır: yüzey akıntıları ve derin okyanus akıntıları. | TED | تنقسم التيارات المحيطية إلى قسمين أساسيين: التيارات السطحية والتيارات العميقة. |
Yüzey akımlarının aksine derin akımlar öncelikle deniz suyunun yoğunluğundaki değişimlerden kaynaklanır. | TED | وبخلاف التيارات السطحية، فإن التيارات العميقة تنتج أساسًا عن تغيُر كثافة مياه البحر. |
Sürüler akıntıların sınırlarında hareket ederler planktonların en fazla olduğu yerleri ararlar. | Open Subtitles | هذه الأفواج الهائلة من الأسماك تسافر مع التيارات ضمن حدودها باحثةً عن الأماكن التي يكثر فيها البلانكتون. |
Ve ardından Afrika'nın güney ucunda doğudan gelen Agulhas akıntısı'yla buluşur. | Open Subtitles | وبعد ذلك،يجتمع تيار اغوالاس القادم من الشرق في منطقة الرأسِ الجنوبيِ لأفريقيا مع التيارات الصاعدة |
Üzerinden düştüğünde dalıp onu kurtardı ve bunu yapabilmek için çetin akıntılarla mücadele etti. | TED | وعندما كانت تسقط، كانت تغوص وتنقذها، وقد كافحت التيارات القوية لتفعل ذلك. |
Beyindeki nöronlar sayesinde ortaya çıkan iyonik akım voltajın yükselmesine sebep oldu. | Open Subtitles | التيارات ألايونية انها تتدفق الى الخلايا العصبية في دماغه مسبباً تقلبات الفولطية |
Ondan sonra, mıknatıs odasına gidiyorsunuz, orada vücudunuzda birtakım manyetik dalgalar yaratacaksınız. | TED | بعد ذلك، سوف تتجه لغرفة المغناطيس، حيث ستخلق نوعا من التيارات المغناطيسية على جسدك. |
Akımların Savaşı, 1893'te çarpıcı bir boyuta ulaşmıştı. | Open Subtitles | جاءت حرب التيارات الي نهايه دراميه في عام 1893 |
Beyninizde bir ileri bir geri sıçratarak bu elektrik akımlarını ölçüyorsunuz. | TED | فأنت تقيس هذه التيارات الكهربائية، التي تخوض ذهاباً وإياباً في دماغك. |
İlk sürüyü kaçıran bu yırtıcılar yeni bir sardalya sürüsünü kıyıya sürükleyecek olan akıntılara güvenmek zorunda. | Open Subtitles | بعد فوات السرب الأول فإن هؤلاء المفترسون يعتمدون على التيارات لتجلب دفعة كبيرة أخرى من السردين أعلى الساحل |
Tam aksine ördekler dünyanın her tarafına dağıldı. Araştırmacılar, okyanus akıntılarını daha iyi anlayabilmek için oyuncakların izledikleri yol haritalarını çıkardılar. | TED | بل حصل العكس تماما، إذ طاف البطّ حول العالم بأسره، فاستخدم الباحثون مسارها لرسم تخطيطٍ أفضل حول التيارات المحيطية. |
Dünyanın tamamındaki yüzey akıntılarının modellerine bakmak için uzaklaşırsanız bunların kuzey yarım kürede saat yönünde ve güney yarım kürede saat yönünün tersine seyahat eden, girdap adı verilen büyük döngüler oluşturduğunu göreceksiniz. | TED | ولو أنك نظرت من بعيد لترى أشكال التيارات السطحية حول الأرض، سترى أنها تشكل حلقات كبيرة تسمى دوامات، تتحرك باتجاه عقارب الساعة في نصف الكرة الأرضية الشمالي وبعكس عقارب الساعة في نصفها الجنوبي. |