Onunla ilgilenmezseniz, kendinizi, onun hayatını şekillendiren durumları düşünmek için gereken manevi yükümlülüğe sahipmiş gibi görmek zorunda olmazsınız. | TED | وإذا كنتم لا تهتمون به، لا ينبغي عليكم أن تشعروا بوجود التزام أخلاقي للتفكير حول الظروف التي شكلت حياته. |
Başkalarının vermiş olduğu benim de içselleştirdiğim cevapları dönüştürmeye çalışıyordum. Tekerlekli sandalye kullanmaya başladığımdan beri kimliğimi şekillendiren kalıpları umulmayan görüntüler yaratarak dönüştürmeye çalışıyordum. | TED | كنت أعمل على تحويل تلك الانطباعات الداخلية، أحول الأفكار المسبقة التي شكلت هويتي عندما بدأت باستخدام الكرسي المتحرك عن طريق خلق صور غير متوقعة. |
Bilimden önceki zamanlarda, mitoloji dünyayı şekillendiren güçlerle insanları bağdaştırmıştır. | Open Subtitles | في الماضي وقبل أن يظهر العلم فإن الأساطير فسرت القوى التي شكلت العالم |
Buhar makineleri, faydaları, sahipleri Victoria dönemi İngiltere'sini şekillendiren güçlerdi. | Open Subtitles | المحركات البخارية،منافعها و ملاكها هذه هي القوي التي شكلت بريطانيا الڤيكتورية |
Dünyayı şekillendiren süreçleri anlayabilmek için ücra yerlere gidip elleri kirletmek yeni bir yöntemdi. | Open Subtitles | الذهاب إلي أماكن متطرفة و تلويث اليدين كانت طريقة جديدة لمحاولة فهم العمليات التي شكلت الأرض |
Ama bu onu Dünya'yı şekillendiren güçler hakkında radikal ve tartışmalı bir teori sunmaktan alıkoymadı. | Open Subtitles | لكن ذلك لم يمنعه من أن يضع نظرية جذرية عن القوي التي شكلت الأرض |
Hayatımın büyük bir kısmını gezegenimizi şekillendiren kuvvetleri anlamaya harcadım. | Open Subtitles | لقد قضيت معظم حياتي في محاولة فهم القوى التي شكلت كوكبنا. |
Hayatımın büyük bir kısmını gezegenimizi şekillendiren kuvvetleri anlamaya harcadım. | Open Subtitles | قد أمضيت معظم حياتي في محاولة فهم القوى التي شكلت كوكبنا، |
Onu şekillendiren yerleri ziyaret etmeliyim. | Open Subtitles | ازور الاماكن التي شكلت شخصيته اليوم |