| 60 yaşında, göğüs ve karın üst bölgesinde 2. ve 3. dereceden yanıklar var. Yüz bölgesinde çürükler ve muhtemel omuz kırığı var. | Open Subtitles | العمر 60 و هناك حروق من الدرجة الثالثة على صدره و الجزء العلوي من البطن و هناك كدمات و احتمالية كسر في الكتف |
| Muhteşem üst vucut kuvveti olan küçük enerji deposu, uzun kirpikleri olan. | Open Subtitles | نشيط صغير ذو صلابة هائلة في الجزء العلوي من جسده ورموش طويلة |
| Demek ki tümörü bu yağlı memenin üst kısmında tespit etmesi kolay. | TED | لذا يعد من السهولة اكتشاف الورم في .. الجزء العلوي من الثدي .. |
| Ve tekrardan besin zincirinin en tepesinde olacağız. | Open Subtitles | وسنعود الى الجزء العلوي من السلسلة الغذائية |
| Gelecek sevgililer gününde, Empire State Binası'nın tepesinde buluşuyoruz ve ben ortalarda görünmeyince, sen aşağıya atlıyorsun. | Open Subtitles | اليوم التالي عيد الحب سوف نلتقي في الجزء العلوي من مبنى امباير ستيت و عندما لا تظهر، سوف تقفز |
| Doğrusu, yalan söylerken üst bedenlerini dondurmaları ile bilinirler. | TED | حسنا ماذا يُعتقد، إنهم يعرفون بتجميد الجزء العلوي من أجسادهم عندما يكذبون. |
| Ekranın üst kısmında bölünmeye çalışan iki hücre göreceğiz. Daire içindeki hücre başarılı. | TED | سنرى خليتان في الجزء العلوي من الشاشة تحاولان الانقسام. |
| Bu dubalar gösterdi ki, okyanusun üst yarısı azımsanamayacak bir hızla ısı kazanıyor. | TED | هذه العوامات أظهرت أن الجزء العلوي من المحيط يكتسب الحرارة بمعدل كبير. |
| Şimdi grafiğin üst kısmındaki beyin dalgalarına bakın. | TED | انظروا الآن لموجات الدماغ في الجزء العلوي من الرسم البياني |
| Hele vücudunun üst kısmı zayıf olan biri tarafından çekildiyse. | Open Subtitles | لا سيما إذا كان تم جره من قبل شخص مع محدودية قوة الجزء العلوي من الجسم. |
| Suç basamaklarının üst katlarındaki yaşlı büyük bir köpekbalığı gittiği zaman küçük balıklar heyecanlanır. | Open Subtitles | عندما سمكة قرش كبيرة القديمة في الجزء العلوي من سلم الجنائية وغني ، تحمس للأسماك الصغيرة الأخرى. |
| Ama üst bedeni olağanüstü şekilde iyi gelişmiş. | Open Subtitles | و لكن الجزء العلوي من جسده حسن البنية بشكل غير اعتيادي |
| Vertebraların yerlerine yerleşene kadar vücudunun üst kısmını gereceğiz. | Open Subtitles | مقوم بوضع الأوزان على الجزء العلوي من جسدك إلى أن يعيد الشد عمودك الفقري |
| Bağırsaklarımın olduğu yer, üst abdomen. | Open Subtitles | أين هي اصاباتك؟ في أحشائي الجزء العلوي من البطن |
| İlk elini çözüyorum, bölmenin üst tarafını tut. | Open Subtitles | عندما أنزع هذا القيد الأول امسك الجزء العلوي من بوابة الفتحة |
| üst boyun, her iki tarafta, sol taraf biraz daha derin. | Open Subtitles | الجزء العلوي من العنق، كلا الجانبين أعمق قليلاً على اليسار |
| Katilin vücudunun üst tarafı çok büyük olması gerekiyor. | Open Subtitles | القاتل احتاج لقوة كبيرة في الجزء العلوي من جسمه |
| Şelalenin tepesinde "Yerçekimi Potansiyel Enerjisi" adını verdiğimiz yüksekte olmasından kaynaklanan bir enerji bulunuyor. | Open Subtitles | في الجزء العلوي من الشلال، لديه شيء ما يسمى الطاقة الكامنة للجاذبية، وهي الطاقة التي يمتلكها |
| Tünelin tepesinde gördüğüm gözlere ne demeli? | Open Subtitles | ماذا عن الأعين التي رأيتها في الجزء العلوي من النفق؟ |
| Burada, dünyanın tepesinde sessiz bir Cumartesi gecesi daha. | Open Subtitles | ليلة سبت أخرى هادئة هنا في الجزء العلوي من العالم |
| Kulübe Addison Yolu'nun tepesinde. | Open Subtitles | المقصورة في الجزء العلوي من أديسون الطريق. |