Tıbbi malzeme taşıyan tek konteyner o. | Open Subtitles | وهذه هي الحاوية الوحيدة التي تحوي أغراضاً طبية |
Eğer konteyner için gelecekse, buradan geçmek zorunda. | Open Subtitles | إذا كان قادما من أجل الحاوية فلابد ان يمر من هــنــا |
-Bu konteynır oraya ulaşmadan son reaktörü hallederiz umarım. | Open Subtitles | يجب علينا تدميرهذا المفاعل الأخير قبل أن تصل هذه الحاوية إلى هناك |
Mısır'ın egemenliğinde olan, milletlerarası olarak tanımlanmış, bu Amerikan Yargı Alanın ve konteynırın içine getirildin. | Open Subtitles | و اصبحت بعيداً عن صلاحيات القضاء الامريكي داخل هذه الحاوية المعترف دولياً بأنها خاضعة للسيادة المصرية |
konteynerin başka bir tarafa koyulma ihtimali var mı? | Open Subtitles | حسنا, هل هنالك احتمالات أن الحاوية قد وضعت في ممر آخر ؟ |
Eğer bu bana olduysa o zaman bir süredir sürekleniyorumdur ve kapsül bedenimin canlandıramayacağını tespit etmiştir. | Open Subtitles | إن حصل لي ذلك فقد بقيتُ هائمة لفترة طويلة وارتأت الحاوية أنه لا فائدة من إنعاش جسدي |
Yüzlerinizde ki ifadeden konteynırı açtığınızı ve içinde ne olduğunu gördüğünüzü anlıyorum. | Open Subtitles | التعابير التي على وجوهكم تدل على أنكم فتحتم الحاوية ورأيتم ما بداخلها |
O konteynırda bir sürü şey oldu. | Open Subtitles | كان هناك الكثير من الأحداث في تلك الحاوية |
Intel'imiz ortaya çıktı bu konteyner geçen aya kadar biraz Irak'ta kaldı. | Open Subtitles | قامت شركتنا بالكشف عن أن هذهِ الحاوية غادرت العراق في وقت ما من الشهر الماضي |
konteyner, 3 hafta önce Gabon'daki Libreville limanından gelmiş. | Open Subtitles | لقد تم شحن هذه الحاوية قبل ثلاثة أسابيع من مدينة ليبرفيل عاصمة الغابون |
konteyner biraz hareket ettiğinde... gölgede kaldığı için renkleri her zaman parlak görünüyordu. | Open Subtitles | ولكن لو قمت بتحريك الحاوية ببطء ولكن اتعلم كانت الرسمة محافظة على الوانها لانها كانت مخبأة من اشعة الشمس |
Belki silah kaçırmak için kullandıkları konteynır bu değildir. | Open Subtitles | ربما تلك ليست الحاوية المستخدمة في تهريب أسلحتهم |
Kapatılmamış tek konteynır buydu. Ötekiler kapatılmıştı. | Open Subtitles | تلك هي الحاوية الوحيدة التي لم تكن مغلقة بقيتهم كان مغلق |
Gümrük bildirgesinde, Çin'den gelen konteynırın 50 sterlinlik mal taşıdığını fark etmişti. | Open Subtitles | فقد لاحظ في القائمة أن الحاوية القادمة من الصين كانت تزن 50 رطلاً زائداً |
10. konteynırın kamyona yüklenmesi gerekiyor. | Open Subtitles | إسمع ، علينا أن نحمل الحاوية رقم 10 بداخل الشاحنة |
Kontrol noktasında konteynerin az önce boşaltıldığı yazıyor. Yeni lokasyon. | Open Subtitles | الفاحص يقول أن الحاوية افرغت للتو موقعٌ جديد |
kapsül yaşlanmalarını bayağı geciktirmiş, ama vücutları ölmek üzere. | Open Subtitles | أبطأت الحاوية عملية الشيخوخة... لكنّ الأجسام تشرف على الموت |
Artık, seçilmiş çocuk olamasam bile, o konteynırı geri getireceğim. | Open Subtitles | بالرغم من أنه ليس لي، سأذهب وأحصل على تلك الحاوية الجديدة |
Bulduğunuz şey sadece muhafaza. Savaş başlığı diğer konteynırda. | Open Subtitles | وجل الذي وجدتموه كان مجرد غطاء لتضليل ولكن الرأس النووية موجود في الحاوية الثانية |
Beni o konteynerde bıraktığınızda üç yaşımdaydım. | Open Subtitles | كنتُ في الثالثة من عمري حين تركتموني في تلك الحاوية |
Bence Artie hançeri kabı açmak ve orkideyi almak için kullanacak. | Open Subtitles | أعتقد بأن آرتي سيستعمل الخنجر لفتح الحاوية و يحصل على الزهرة |
Boş torbaları şuradaki konteynere koyabilirsiniz. | Open Subtitles | رفاق , أكياس الدماء الفارغة ضعوهم في الحاوية هناك |
Daha önce tek bir Kasa getirecektin. | Open Subtitles | البديل السابق لك كان سيُحضر الحاوية. |
Tamam, liman. Konteyneri bırakmam için harika bir yer. | Open Subtitles | صحيح، الميناء هذا مكان رائع لترك الحاوية به |
Kap oda sıcaklığının çok üzerinde bir sıcaklığa sahipti. | Open Subtitles | الحاوية حافظت على درجة حرارة أعلى من درجة حرارة الغرفة بعدة درجات |
Yaşamak istiyorsanız hemen Konteynırdan çıkın! | Open Subtitles | إن أردتم أن تعيشوا فأخرجوا من الحاوية الآن |
Konteynerdeki sinyaller, narkotik ajanlarının telefonundan geliyor. | Open Subtitles | الاشارات في الحاوية هى للهواتف المحمولة لضباط إدارة مكافحة المخدرات |