Eğer senden bir gerçeği saklıyorsa senin kalbini bildiği için saklıyordur. | Open Subtitles | إذا هناك بَعْض الحقيقةِ للحَمْل منك، يَفعل ذلك لأنه يَعْرفُ قلبَكَ. |
Sağa sola sorarak gerçeği öğrenmeye çalışmanın bir faydası yok. | Open Subtitles | فقط الاسئلة لَنْ تساعدَ على إكتِشاف الحقيقةِ |
Benim de gerçeği ortaya çıkarma arzum var. | Open Subtitles | هو حقيقيُ. وأيضاً أنا أُريدُ إكتِشاف الحقيقةِ. |
İyi bir ajandım. Ama gerçeğe fazla yaklaşmıştım. | Open Subtitles | كَنت وكيل جيد، لَكنَّه لَمْ يَحْصلْ عليي أي شيءّ أقرب إلى الحقيقةِ. |
Geleceğe bakan, ve sadece gerçeklere itibar eden... | Open Subtitles | الذي يَتمنّى مُخَاطَبَة المستقبلِ بالحقيقةِ وفقط الحقيقةِ... |
Geçmişte yaptıklarını düşününce, doğruluk payı olduğunu kabul etmelisin. | Open Subtitles | مع الاخذ في الاعتبار سجل نجاحاتكَ أنا لا أعتقد أنني بعيد عن الحقيقةِ |
Önemli olan hikayenin gerçekle olan ilişkisi değil, hikayenin işlevidir. | Open Subtitles | البؤرة لَيستْ على علاقةِ القصّةَ إلى الحقيقةِ لكن على وظيفتِه. |
- doğruları söylemekle başlayabilirsin. | Open Subtitles | حَسناً، يُمْكِنُنا أَنْ نَبْدأَ بإخْبار الحقيقةِ. |
Bu sefer lütfen, gerçeği bulmaya çalışın. | Open Subtitles | الآن، هذا الوقتِ، رجاءً، ناس، حفر في، ويُحاولُ إيجاد الحقيقةِ. |
Bence ruh eşin gerçeği duymaya hazır. | Open Subtitles | حَسناً،أعتقد رفيقك لَهُ الحقّ لسَمْع الحقيقةِ. |
Bizim işte insanların gözlerine bakınca gerçeği anlamak zorundasın. | Open Subtitles | في شغلِي، تَتعلّمُ إيجاد الحقيقةِ نَظْر في عيونِ الناسِ. |
Sizin prensiplerinizde kazanmak var, benimkilerinde ise gerçeği bulmak. | Open Subtitles | مبدأكَ أَنْ تحاربَ للرِبْح ومبدأي أَنْ اكافحَ من أجل الحقيقةِ |
Siz ne düşünürseniz düşünün, burada olmamın tek nedeni gerçeği öğrenmek. | Open Subtitles | على الرغم مِنْ ما قَدْ تَعتقدُى السبب الوحيد لوجودى هنا هو أَنْ أَحْصلَ على الحقيقةِ |
gerçeği söylemekle başlayabilirsin. | Open Subtitles | حَسناً، يُمْكِنُنا أَنْ نَبْدأَ بإخْبار الحقيقةِ. |
gerçeği bastırma teşebbüsü için silah kuşandılar, ama başarısız oldular ve alt edildiler, hepinize Köken'in bitirilemeyeceğine dair bir hatırlatıcı. | Open Subtitles | حَملوا السلاح في محاولةِ لقَمْع الحقيقةِ لَكنَّهم فَشلوا وقُهِروا أُذكركم بأن كُلّ ذلك الأصلِ لا يُمْكن أنْ يُطفَئَ |
Şansınız olursa, gerçeği kanıtlama fırsatınız olabilir. | Open Subtitles | مع الحظِّ، أنت َرُبَّما يكون لديك الفرصةُ لإثْبات الحقيقةِ لأنفسكم |
gerçeği öğrenme hakkımız var. | Open Subtitles | لدينا الحقّ في معْرِفة الحقيقةِ. |
Belki, siz yaramaz komşular bir şeyler biliyorsunuzdur. Böylece gerçeğe ulaşabiliriz. | Open Subtitles | لَرُبَّمَا أنت جيران أشقياء نَطحوا الرؤوسَ لذا نحن يُمْكِنُ أَنْ نَصِلَ إلى الحقيقةِ الحقيقيةِ. |
Hristiyanlık gerçeğe dayanmaz. | Open Subtitles | في الذي نَفْهمُ ونَعْرفُ لِكي نَكُونَ حقيقيينَ. مسيحية فقط لَيستْ مستندة على الحقيقةِ. |
Burada öylesine durup gerçeğe dayanan bilimsel bir saçmalığı öylesine sunmayacağım. | Open Subtitles | لَنْ أَقِفَ هنا، حاضر البعض egghead علمي حجّة مستندة على الحقيقةِ. |
Akıl almaz derecede zengin, hava bile geçirmez bir çevre yaratıp bunu gerçeklere karşı bir duvar gibi kullabilecek kapasitesi var. | Open Subtitles | ...لديه القدرة على لبِناء غنيِ جداً لبيئة داخلية محكمة وإستعمال ذلك كحائط ضدّ الحقيقةِ |
Bu sorunlara hiçbir doğruluk derecesinde cevap veremem. | Open Subtitles | ساره: أَناغيرقادرعلىإجابة أولئك الأسئلة بأيّ درجة الحقيقةِ. |
Matt hakkındakileri hiç öğrenmek istemedim, çünkü gerçekle yaşayamazdım. | Open Subtitles | أنا مَا أردتُ المعْرِفة حول مات ' يَجْعلُ أنا لا أَستطيعُ أَنْ أَعِيشَ مع الحقيقةِ. |
Galiba doğruları söylemeye yardımcı olamıyorum. | Open Subtitles | اعتقد بأنّني لا أَستطيعُ المساعدْه على إخْبار الحقيقةِ |