| Clara, şu kardeşin sanki beş yaşında bir çocuk gibi. Burada ne yapıyoruz, biliyor musun? | Open Subtitles | أوه كلارا، ذلك الاخ الصغير خاصتك كأنه طفل في الخامسة من عمره |
| beş yaşında birini bağlamadığınıza bahse girerim. Hemen kurtulurum. | Open Subtitles | لكنك لم تربط طفلا فى الخامسة من عمره , سأفلت منه |
| beş yaşında birini bağlamadığınıza bahse girerim. Hemen kurtulurum. | Open Subtitles | لكنك لم تربط طفلا فى الخامسة من عمره , سأفلت منه |
| Halep'deki evinin enkazı altından çıkarılan beş yaşındaki çocuğun fotoğrafını gördük. | TED | رأينا هذه الصورة لطفل في الخامسة من عمره يسحبونه من تحت أنقاض منزله في حلب. |
| Azgınım. beş yaşındaki kızın ödevinden daha kolayım. | Open Subtitles | أنا أسهل من واجب منزلي لطفل في الخامسة من عمره |
| beş yaşındaki bir çocuğu uyutmak için uydurulmuş. | Open Subtitles | أعدت لتجعل صبياً في الخامسة من عمره يخلد للنوم |
| Sonra, her ne kadar havalı davransanız da havalı görünmüyorsanız beş yaşında olun bir şey değişmez. | Open Subtitles | و لكن مهما كانت تصرّفاتك تنمّ عن نضج و بلوغ فإن لم تهتمّ بمظهرك فلا فرق بينك و بين فتىً في الخامسة من عمره |
| Beethoven ilk senfonisini beş yaşındayken besteledi, beş yaşında... | Open Subtitles | هل تعلمين، بيتهوفن ألف أول مقطوعاته عندما كان في الخامسة من عمره |
| Evde beş yaşında bir kardeşim var Jane. Bu adam yanlış versiyonu öldürdü. | Open Subtitles | لدي شقيق في الخامسة من عمره في المنزل وهذا الشاب قتل الاصدار الخاطئ منه |
| beş yaşında bir çocuk başını cama çarpmıştı. | Open Subtitles | أتتنى حالة لطفل فى الخامسة من عمره اُصيب فى حادثة إصطدام |
| Daha beş yaşında bile değiller. | Open Subtitles | ولا واحد منهم قد جاوز الخامسة من عمره. |
| Benim, biri yedi, diğeri beş yaşında iki oğlum var. | Open Subtitles | لديّ ولدان، أحدهما في السابعة {\pos(191,280)}والآخر في الخامسة من عمره |
| - Bay Wilson, o beş yaşında. - Ben beş yaşındayken terbiyeliydim. | Open Subtitles | انه فى الخامسة من عمره سيد (ويسلسن)؛ عندما كنت فى الخامسة |
| Tabii senin hatan. beş yaşındaki çocuklar yapmaz o hatayı. | Open Subtitles | انه عليك طفل فى الخامسة من عمره يمكنه أن يعرف ذلك |
| Tek seferde aylarca denizde kalıyorlar ve gemide olsalar bile, beş yaşındaki bir çocuğun bile rahatlıkla erişebildiği internete erişimleri yok. | TED | يبقون في البحر لأشهر في المرة الواحدة، و حتى عندما يكونون على متن السفينة، فإنهم لا يَصِلون لما يعتبر طفل في الخامسة من عمره امتلاكه أمرا بديهيا، الانترنت. |
| beş yaşındaki bir çocuğa hayatının geri kalanını kiminle geçirmek istediğini sormaya karar verdiler. | Open Subtitles | قرروا أن يسألوك... طفل في الخامسة من عمره من من تريد قضاء بقية حياتك معه |
| Aslında, görünüşe göre Roger beş yaşındaki oğlunun tam velayetine sahipmiş. Bu yüzden... Bekle bir dakika, ölmüş müydün? | Open Subtitles | في الحقيقة، لقد جعلت (روجر) في رعاية كطفل في الخامسة من عمره... |