CA: Dan, bunu biraz daha duymak istiyorum. Yani diyordun ki teröre karşı verdiğimiz tepki, yani, bir çeşit zihinsel hata mı? | TED | كريس: دان، أرغب في المزيد حول هذا الأمر. إذاً ، أنت تقول أن ردنا على الإرهاب هو ، يعني ، أنه شكل من الخلل العقلي؟ |
Kısa zamanda sorunu çözeceğiz. | Open Subtitles | سنكتشف مكان الخلل حالاً عن طريق أنظمة الأمان |
İnsanlar talepleri için yürüdüler-- tamam, tam olarak böyle değil-- ama ayaklandılar ve İntel'den hatayı düzeltmesini istediler. | TED | خرج الناس في مسيرات يطالبون مهلًا، ليس ذلك ماحدث بالضبط ولكنهم وقفوا وطالبوا بأن تصلح إنتل هذا الخلل. |
Sendrome, kadınlara özgü olan, artık mikrovasküler koroner fonksiyon bozukluğu yada tıkanıklığı olarak adlandırılıyor. | TED | الاعراض، للنموذج الأنثوي تسمى الخلل التاجي للأوعية الدموية الدقيقة، أو العرقلة |
kusuru bulmak için gereken tüm bilgilerin olduğunu varsayın. | TED | وافترض أن جميع المعلومات التي ستحتاجها لاكتشاف الخلل متوفرة. |
Evet ama yine de yaşanan aksaklık tasarladığın programın bir sonucu. | Open Subtitles | لكن هذا الخلل يبقى نتيجة برنامج أنت صممته |
Belki bu psikolojik bozukluk onun ölümüne neden olmuştur. | Open Subtitles | ربما كان هذا الخلل النفسي الذي قاد لموتها |
Nakil yapmamıza engel olabilecek damar bozuklukları için test yapacağım. | Open Subtitles | سأكشف عن الخلل بالأوعية التي قد تمنعنا من القيام بالجراحة |
Tek hata Soğuk Savaşın ortasında bir Sovyet uydusuna nasıl takıldığı. | Open Subtitles | كيف أصبح هذا النظام على قمر صناعي سوفييتي خلال الحرب الباردة هو الخلل الوحيد |
Planımdaki tek hata, kafeste şimdi onunla birlikte olmaktı. | Open Subtitles | الخلل الوحيد في خطتي هو أنني الآن محبوس معه في قفص |
Veritabanında bir hata varmış. | Open Subtitles | انهم يعتقدون أنه نوع ما من الخلل فى قاعدة البيانات |
Geminin ne sorunu olduğunu bulmanı ve tamir etmeni istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أعرف ما الخلل الذي حصل للسفينة و إصلاح ذلك |
Bunun altta yatan genetik sorunu bulmak için en iyi şansımız olduğuna inanıyoruz. | Open Subtitles | نعتقد ان هذه فرصتنا الأخيرة في ايجاد الخلل الجيني |
3 yıldır bu hatayı düzeltmeye çalışıyorlar. | Open Subtitles | صار لهم يحاولون إصلاح ذلك الخلل منذ 3 سنوات. |
Yani ailenizin işlev bozukluğu doktoramı almama yaradı. | Open Subtitles | وأعتقد أن الخلل العائلي بعائلتكم ساعدني في الحصول على درجة الدكتوراة. |
Bir çeşit yumru kortikal kusuru gibi. | Open Subtitles | لا. نوع من الخلل التعجري السطحي |
Belki de daha çok aksaklık yaşamaya başlamalıyız. | Open Subtitles | ربما يجب أن نملك الكثير من الخلل |
Angiokeratomas ile karakterize edilen doğuştan bozukluk nedir? | Open Subtitles | ما هو الخلل الأيضي المميز للتقران الوعائي؟ لو سمحت |
Fonksiyon bozuklukları üzerindeki çalışmamıza erkeklerde iktidarsızlıkla başlamaya karar verdik. | Open Subtitles | قرّرنا بدء عملنا عن الخلل الوظيفي لدى الذكور العاجزين جنسياً. |
yanlış yönlendiriliyoruz ve bu tıp biliminin kalbinde yer alan temel bir kusur. | TED | لقد تم تضليلنا، و هذا هو الخلل المنهجي في صميم الطب |
Araştırmamız, suçluların kusurlu amigdalalarını gösteren MR taramalarını mahkemeye kanıt olarak sunmalarını ve cezadan kurtulmalarını ileri sürmüyor. | TED | وبحثنا هذا لا يقترح أن يستخدم المجرمون نتائج الفحص الذي أخضعناهم له كدليل أمام المحكمة لكي يتم الإفراج عنهم بسبب الخلل في الأميجدالا لديهم |
Hala ufak tefek bazı sorunlar üzerinde çalışıyorum. Dedektifler. | Open Subtitles | لازلت أعمل على مكامن الخلل أيها المحققين |
Doğru ama sen cinsel işlev bozukluklarında uzmanlaşmış birisin ve kocam bazen ereksiyon olabiliyor, bazen de olamıyor. | Open Subtitles | حسناً، ولكنّك مُتخصص في الخلل الوظيفي الجنسي، أحياناً يُمكنه إحداث انتصاب وأحياناً لا يستطيع، |
Bu sonuç bariz bir şekilde absürt, ama mantığındaki kusur nerede? | TED | فالنتيجة بشكل واضح غير معقولة، فأين يكمن الخلل في هذا المنطق؟ |