Bu iki ülke açısından oldukça az bilinen bir gerçektir. | TED | وهذه هي مجرد حقائق بسيطة متعارف عليها عن تلكم الدولتين. |
Bu iki ülke coğrafik olarak benzerler. | TED | فهاتان الدولتين تتقاربان من حيث الخصائص الجغرافية. |
Okur yazarlık açısından iki ülke arasındaki farklar bu verilerde gösterilenden çok daha derin. | TED | بل ويظل الفارق بين الدولتين فيما يتعلق بالأمية أكبر بكثير مما تظهره التقارير الواردة هنا. |
Her iki ülke de dikkatlerini yörüngesel uzay istasyonlarına yönelttiklerinden uzay yarışı ne kadar daha sürebilirdi tahmin etmek mümkün değil. | TED | لتتحول كلا الدولتين إلى الاهتمام بمحطة فضائية تدور على الأرض، ليست هناك فكرة كان سباق الفضاء ليطول. |
Bunun nedeni iki ülkenin benzer nüfus büyüklüğüne sahip olmalarıdır. | TED | ذلك لأن الدولتين. ذات كثافة سكانية متقاربة. |
İki ülkenin de görünüşünü kurtaracak bir uzlaşmaya vardık. | Open Subtitles | توصلنا إلى حل وسط يحفظ ماء الوجه لكلا الدولتين |
Onay vermeyen iki ülke vardı, şimdi sadece bir tane kaldı. Avustralya'da seçimler yapıldı. | TED | الدولتين الوحيدتين اللتين لم توافقا والآن هناك واحدة فقط. كان هناك انتخاب في أستراليا |
Her iki ülke de birlikte çalışırlarsa kurtulma şanslarının daha fazla olacağının farkındaymış. | Open Subtitles | أدركت كلتا الدولتين أن لديهم فرص أفضل للبقاء على قيد الحياة لو عملوا معاً |
İki ülke arası kötü olsa da o denetim rejimleri devam etti. | Open Subtitles | عندما ساءت الأمور بين الدولتين تم إيقاف هذه النشاطات |
Sovyetlerin biyolojik silah programının iki ülke için de tehdit oluşturduğunu düşündüğü için yaptı. | Open Subtitles | لقد كان فقط .. لأنه ظن بأن برنامج الاسلحة البيولوجي السوفييتي كان تهديدا لكلا الدولتين |
Ancak, bu iki ülke tamamiyle aynı GINI katsayısına sahiptir, bu milli gelirin dağılım eşitliğini ölçmeye yarayan bir katsayıdır. | TED | مع ذالك كلتا الدولتين لديهما لديهما عامل "جيني" متطابق و هو مقياس يقيس المساواه في الدخل |
Sonuç olarak, 20 yılı aşkın bir süredir, iki ülke de, Amerika'da 10 ampülden birinin eski Rus savaş başlıkları tarafından yakılarak çalıştırıldığı bir programa sahipti. | TED | بالتالي كانت النتيجة أنه لأكثر من 20 عاماً، كان لهاتين الدولتين برنامج يعني أن واحداً من 10 مصابيح في الولايات المتحدة الأمريكية تمت تغذيتها بالكامل من الرؤوس الحربية الروسية السابقة. |
İki ülke de çok ileri teknolojiye sahip. | Open Subtitles | كلا الدولتين لديها تقدم علمي كبير |
İki ülke de mahvolur böylece. | Open Subtitles | ستباد كلتا الدولتين |
İki ülke amaçları konusunda hemfikir oldular. | Open Subtitles | الدولتين إتفقا علي الهدف |
Jasmine'in doğduğu ve Sovyetler Birliği'nin dağıldığı yıl olan 1991'de, bu iki ülke kelimenin tam anlamıyla bugün imkânsız gibi görünen bir projeyle uğraştığı için ABD, nükleer materyalleri güvence altına almak ve işsiz nükleer bilim adamlarını çalıştırmak için en çok ihtiyaçları olduğu zaman Ruslara nakit para yolladı. | TED | لأنه في عام 1991، وهو العام الذي ولدت فيه (ياسمين) وسقط فيه الاتحاد السوفياتي، اشتركت هاتين الدولتين في مشروع و الذي حقاً لا يصدق في وقتنا الحالي بالمعنى الحقيقي للكلمة، وهو أن الولايات المتحدة أرسلت نقوداً للروس عندما احتاجوا ليها، لتأمين المواد النووية السائبة وتوظيف العلماء النوويين العاطلين عن العمل. |
İki ülkenin diplomatik ilişkisi yoktur. | Open Subtitles | الدولتين ليس بينهما علاقات دبلوماسية |
İki ülkenin mahsulleri de önemli ölçüde azalacak. | Open Subtitles | .المحاصيل من كلا الدولتين ستهلك |