İşe alınman için Bay Shayne'in ofisinden telefon gelince, burada panik yaşandı. | Open Subtitles | عندما جاءت المكالمة من مكتب السيد شاين لتوظيفك كان الامر كمدينة الذعر |
Dinleyin, panik çıkmasını istemem ama, o hayvan henüz daha ölmedi. | Open Subtitles | اسمع، لا أريد أن أسبب الذعر لكن الوحش لم يمت بعد |
İnsanlar panik atağın, içlerinde bastırdıkları cinsel dürtüler sonucu oluştuğunu söyler. | Open Subtitles | يقول الناس ان نوبه الذعر تأتي بسبب الرغبه الجنسيه المكبوته بعمق |
Fakat hedef neresi olursa olsun, ülke çapında büyük bir paniğe sebeb olacaktır. | Open Subtitles | ,ولكن مهما كان الهدف .سيكون هناك حالة كبيرة من الذعر في كل البلاد |
Böylelikle nevroz paranoyaya dönüşür, Paranoya da sonuçta psikoza*... | Open Subtitles | حينها يصبح الخوف ذعراً في النهاية يكون الذعر ااضطرابا عقليا |
panik yaratarak patlama sonrası en kısa sürede müdahaleyi bekliyorlar. | Open Subtitles | خلق الذعر يؤمن لهم رؤية اقصر وقت للاستجابة بعد التفجير |
Bak, insanlar konuşur... Özellikle çocuklar. İstediğim son şey panik, anladın mı? | Open Subtitles | أنظر, الناس يتحدثون خصوصا هؤلاء الأطفال آخر شئ أريده هو إثارة الذعر, |
O zamandan beri, Lou depresyonda ve panik atakları var. | Open Subtitles | منذ ذلك الحين، لويز تعانى من الاكتئاب ونوبات الذعر والأوهام |
Ufak bir radyo yayını ve panik dakikalar içinde yayılır. | Open Subtitles | قلّة يستمعون إلى البثّ الإذاعي، لكن الذعر ينتشر خلال دقائق. |
Bazı atış... diğerleri panik içinde ayak altında çığlık attı. | Open Subtitles | بعضهم رمياً بالرصاص والبعض الآخر سحق تحت الأرجل جراء الذعر. |
Ani bir panik seli tüm vücuduna yayıldı ve onu terli avuçlar, sersem bir kafa ve çok hızlı atan bir kalple baş başa bıraktı. | TED | اندفاع مفاجئ من الذعر اجتاح جسمه، مما أصاب الكفين بحالة تعرق ، وتسارع في دقات القلب و تشوش بالذهن |
O insanlar oradaydı çünkü panik ve önyargı yerine cesaret ve merhameti seçmişlerdi. | TED | هؤلاء كانوا هناك لأنهم اختاروا الشجاعة والتعاطف على الذعر والتعصب. |
Siz daha hiçbir şey yapmamışken bitiş zamanından birkaç saat önce hissettiğiniz panik var ya? | TED | أتعرفون ذلك الذعر الذي تشعرون به بضع ساعات قبل موعد نهائي مهم عند عدم إنجازكم أي شيء بعد؟ |
Fakat bu kitap Patrick'i bir panik haline soktu. | TED | إلا أن هذا الكتاب أصاب باتريك بنوعٍ من الذعر. |
Örneğin, şu panik düğmesi Bobin Koşucusu'nun motorunu susturuyor. | TED | على سبيل المثال، يغلق مفتاح الذعر هذا محرك الكويل رنر. |
Bağışlayın Sayın Başkan ama, bu bilgiyi delegasyonla paylaşmanız, paniğe yol açar. | Open Subtitles | مع احترامي، سيدتي الرئيسة اشراك تلك المعلومة مع المبعوثين قد ينشر الذعر |
Böylelikle nevroz paranoyaya dönüşür, Paranoya da sonuçta psikoza*... | Open Subtitles | يصبح الخوف ذعراً في النهاية الذعر اختلال عقلي |
Ve şu an sürekli bir korku, tehlike ve telaş içindeyim. Sanırım ödeştik. | Open Subtitles | مما يبقيني في حالة مستمرة من الذعر الخطر و التوتر، لذا فنحن متعادلان |
paniği önlemek ve hayatınızı kurtarabilecek olan o birkaç saniyeyi kullanmayı öğrenmek için bu şart. | Open Subtitles | من أجل تفادي الذعر, وإستغلال تلك الثواني القليلة الّتي قد تنقذ حياتك. |
Sarah geldiğinde, nasıl yemek yaptığıma bakmıştı, ve beni o paranoyak şizofrenik, sersemleşmiş | Open Subtitles | عندما عادت سارا عرفت فورا حالتي و نجحت في اخراجي من حالة الذعر |
Artık terör içimize yerleşmişti ve gitmiyordu, çünkü o kadar güçlü olan Mahina, kendini kurtaramadıysa, diğerlerimiz ne yapabilirdi. | Open Subtitles | دب الذعر فينا وابى ان يزول فان لم يستطع ماهينا القوى انقاذ نفسه ماذا يسعنا نحن ان نفعل ؟ |
CA1'deki teta hareketleri üst seviyeye yaklaşıyor. Bu, acı ve paniğin göstergesi. | Open Subtitles | أن العلامات هنا تبلغ الذورة أنها تدل على الذعر و الالم |
Tümü panikle yapılmış. Katil sembolik olarak hareket etmiyordu. | Open Subtitles | لقد حدث كلّ ذلك بسبب الذعر القاتل لم يتصرّف بشكل رمزي |
Ben damarların boyunca akan dehşeti kolayca koklayabilirim. | Open Subtitles | واقعياً أستطيع أن أشتّم الذعر يتطارد في عروقكِ |
Bir şeyler yapmalısın. Bana tarif ettiğin davranış Paranoid şizofreni belirtisi. | Open Subtitles | السلوك الذي وصفته لي يشير إلى إنفصام الذعر |
korkudan solmuş dudaklarında renk dünyaya korku salan gözlerinde fer kalmamıştı. | Open Subtitles | أما عيناه اللتان تنشران الذعر في العالم فقد فقدتا بريقهما |
Cinsel sadistliği doyurma hissi görünmez dehşet, küçük düşürücü korkular salma değil mi? | Open Subtitles | هذه عاطفة التي تُشبعها السادية الجنسية، الذعر الـأعمي، الفزع المُتذلل؟ |
Asla harekete geçemeyeceği korkusu içini kemirerek Kenobi'nin kalbinde büyüyecek. | Open Subtitles | الذعر المتزايد انه لن يكون قادر على فعل اى شئ سوف يزداد فى قلب كانوبي |
Arkaya bakıp bebeği gördüler, panikleyip bebeği attılar... ya da belki Tanrı attı. | Open Subtitles | و حين نظروا للمقعد الخلفي وجدوا الطفل فأصابهم الذعر و قاموا برميه |