Kültürlü ve zevk sahibi olan biri her zaman ikinciyi seçerdi. | Open Subtitles | أي شخص مع الذوق والرقي سوف تختار دائما الخيار رقم اثنين. |
Biliyor musun, belki de zevki kötü olan sensin. Aslında- | Open Subtitles | أتدري، ربما أنت الشحض ذو الذوق السيء ، في الحقيقة |
- Zenginler çok zevkli insanlar. | Open Subtitles | وماذا أفعل إن كان الأغنياء يملكون الذوق الفني |
Hastane hayatının günlük kısmında ağzının tadı seni dürtüyor mu? | Open Subtitles | هل الذوق الرفيع يراودك بشدة في جولاتك اليومية بحياتك المهنية؟ |
30 yaşındakilerin aynı yiyecekleri 30 yaşından beri beğenmesi bekleniyordu, ancak 30 yaşındakiler artık aynı zevklere sahip değildi. | TED | أصحاب العشرين يتوقعون أن يتناولوا نفس الطعام وهم في الثلاثين، لكن أصحاب الثلاثين لا يكون لديهم نفس الذوق. |
Zamanla alışılan bir tat, ama sana bir şey ifade etmiyordur. | Open Subtitles | ومن المؤكد مكتسب الذوق ولكن انا اعتقد ان يلخصني باختصار، أيضا |
Benim küçük sarmaşığımı gölgede bıraktı. Bu kadar iyi zevke sahip birini tanımıyorum. | Open Subtitles | لا محال, لا أعلم أى شخص بمثل هذا الذوق الجيد |
Ben kim oluyorum da ölü bir kadının tadını azarlıyorum? | Open Subtitles | ومن أنا لأحتج على الذوق القبيح لأمراه ميتة |
Evet, biliyorum. Ailede biri cinayete kurban gittikten sonra ava gitmek nasıl bir zevk? | Open Subtitles | لا اعتقد انه من الذوق ان يقوم بالصيد بعد عملية القتل هذه |
Cesur bir şarap, ince bir zevk izi var ve sunumdan yoksun. | Open Subtitles | نبيذ جرىء مع نبذة من الذوق الرفيع ونقص الادعاء. |
Bence tüm bu oda kötü bir zevk için harika bir örnek. | Open Subtitles | حسنا أعتقد أن هذه الغرفة كلها مثال كبير على الذوق السيء |
Demek ki para yanında zevki getirmiyor. | Open Subtitles | حسناً ، أعتقد أن الأموال لا تشتري للإنسان الذوق |
Bu ikisinin kadın zevki aynı olduğu için birbirlerini pek sevmezler. | Open Subtitles | هؤلاء الإثنان لايحبون بعضهم لهذه الدرجة لأنهم يتشاركون نفس الذوق في الناسء |
En incelikli damak zevki bana ait, Schmitty. Artık işleri böyle yürütüyoruz. | Open Subtitles | نعم، لدي الذوق الأكثر لباقة هكذا نفعل الأشياء الآن |
Baştan ayağa kadar marka etiketi dolu... zevkli biriydi ama. | Open Subtitles | ماركات عالية المستوى من رأسها لأخمص قدميها, و رفيعة الذوق أيضاً |
Hayır, tadı ve kavrayışa sahip insanlar için bir BMW. | Open Subtitles | لا، انها لسيارة بي ام دبليو للناس مع الذوق والفطنة. |
Hem genel zevklere de hitap etmeliyiz. | Open Subtitles | ويجب علينا دائماً أن نتأقلم مع الذوق العام. |
İnsanlar resimlerin, filmlerin veya müziklerin güzel olduğunda hemfikirdir, çünkü kültürleri ortak bir estetik tat yaratmıştır. | TED | يتفق الناس على أن اللوحات أو الأفلام أو الموسيقى بأنها جميلة بسبب ثقافاتهم التي حددت تماثل الذوق الجمالي |
Ortak bir yanınız olmadığını söylemiştin... ama ikiniz de film konuşunda aynı zevke sahipsiniz! | Open Subtitles | أرأيت .. أنت تقول أنه لا يوجد رابط بينكما ولكنكما تمتلكان نفس الذوق في الأفلام |
İnsanlar burada bir kere tadını alıyor sonra bu onlar için yeterli olmuyor. | Open Subtitles | هؤلاء الناس الحصول على الذوق وانهم فقط... لا يمكن الحصول على ما يكفي. |
Biz sana ateş güzü sağlasak, sen de bize nasıl tadına bakabileceğimizi anlatabilirsin. | Open Subtitles | ماذا عن نحن نجلب لك القوة النارية وأنت يمكنك إخبارنا ما الذوق الذي سنناله. |
Üzgünüm. tatsız bir durum olduğunu biliyorum, canım. | Open Subtitles | اعتذر كنت اعلم انه عديم الذوق معك ياعزيزتى |
Çarpık, zevksiz, çocuksu canavarlar! Başka bir boyuttaki kukla oynatıcıları. | Open Subtitles | متوحشون يافعون، معقدون، عديموا الذوق محركوا دمى في بعد آخر |
Mütevazi zevkleri olan bir kadın; en sevdiğim türden. | Open Subtitles | امرأة بهذا الذوق, تفتقد بالتأكيد |
Akıllı adamsın, zevklisin görsellikten çok iyi anlıyorsun. | Open Subtitles | ،أنت رجل ذكي ولديك بعض من الذوق الرفيع .. أنت تُبصر، أعني |
Hiçbirimiz karşılayamadık fakat aynı beğeniye sahibiz. | Open Subtitles | لا أحد منا يستطيع تحمل التكاليف و لكن لدينا نفس الذوق |