Ama yazılımda, Vietnam demokrasi bloglarını yok eden bir virüs var. | Open Subtitles | لكن البرنامج ممزوج بفيروس حاسب الذي يدمر المدونات الديمقراطية، |
Hepimizin aradığı şey, her şeyi yok eden şey de olabilir aynı zamanda. | Open Subtitles | الشيء الذي كنا جميعا نبحث عنه يمكن فعلا أن يكون أيضا الشيء الذي يدمر كل شيء |
Bu beyindeki hücreleri yok eden aşamalı bir sinirbilim rahatsızlığı ana kas faaliyetlerini kontrol edebiliyor, mesela... | Open Subtitles | إنه مرض عصبي تقدمّي الذي يدمر خلايا الدماغ ،التي تتحكم بنشاط العضلات الرئيسية، مثل |
Onlardan kurtulacağımız ve ilişkileri mahveden bebek evresini yaşayacağınızı izleyeceğimiz düşüncesi bizi heyecanlandırıyor. | Open Subtitles | نحن متحمسون فعلاً للتخلص منها ولنراكم تعانون من هذا الكابوس الذي يدمر العلاقات إنها مرحلة تربية الطفل |
Hayallerini mahveden kişi olmak istemiyorum. | Open Subtitles | إزاء ماحدث مبكرا اليوم ولا اريد ان اكون ذلك الشاب الذي يدمر احلامك |
Bunu ayarlayabiliriz. Demek ki bu liste, beni yakanları yok etmenin anahtarı, öyle mi? | Open Subtitles | إذن هذه القائمة هي المفتاح الذي يدمر من تسببوا بطردي؟ |
Aileni yok eden tek şey var, o da sensin! | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يدمر عائلتك هو أنت. |
Performansını mahveden tek şey senin arayıp durman. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يدمر ادائه هو اتصالاتك الهاتفية |
Geri kalanı ülkeyi mahveden Musibet yabancı hakkında | Open Subtitles | والباقي عن الاجنبي الشرير الذي يدمر المدينة |
Bu kariyerleri mahveden ve sonunda insanların öldüğü türden bir soruşturma. | Open Subtitles | هذا نوع من التحقيقات الذي يدمر مهنتنا ويتسبب بمقتل الناس |