Hayır, şu herif formülle birlikte o tabloyu almak üzere. | Open Subtitles | لا هذا الرجل على وشك أن ياخذ اللوحة مع الصيغة |
Masa sekizdeki herif burgerini geri gönderip para ödemeden gitti. | Open Subtitles | الرجل على طاولة ثمانية إعادته له برغر وغادر دون دفع. |
Ve bu adamın işi nasıl aldığı hakkında en ufak bir fikrim yok. | Open Subtitles | وليس لدي أي فكرة كيف حصل هذا الرجل على وظيفة وماهو المُميز فيه |
Neyse, sonuç olarak bir adam karısına karşı ifade vermesi için zorlanamaz. | Open Subtitles | بأية حال وختاماً ، لا يمكن إجبار الرجل على الشهادة ضد زوجته |
Hayır, onunla konuşamazsın. 20 doların üstündeki adam o. | Open Subtitles | لا، لا يمكنك التحدث إليه، وقال انه هو الرجل على مشروع قانون 20 $. |
İçerideki o adam eğer onu güvende tutmazsak büyük ihtimalle ölecek. | Open Subtitles | قد يموت ذلك الرجل على الأرجح إن لم نبقه في مأمن. |
Çünkü geceydi, civarda çok az insan vardı gözler koltuk değneklerindeydi ve kimse adama bakmadı bile. | Open Subtitles | لأنه كان ليلاً أشخاص قليلون كانوا هناك العكاز كان دليلاً كافياً إنهم فى الواقع لم يحدقوا فى الرجل على الإطلاق |
Bu soldaki adam, Dr. Richard Beverley Cole, Philedelphia'da yaşardı ve Panama rotasını seçti. | TED | هذا الرجل على اليسار، د. ريتشارد بيفرلي كول، عاش في فيلادلفيا، ثم سافر متجِهاً نحو بَنَما. |
Sorun ne? Bu herif az daha beni kodese tıktırıyordu. Deli mi ne? | Open Subtitles | لقد كان هذا الرجل على وشك من أن يزجني بالسجن , ما به ؟ |
herif uyuşturucu etkisindeymiş gibiydi ... | Open Subtitles | أنا سأذهب. يجب أن يكون هذا الرجل على الفاليوم أو شيء من هذا. |
Bu herif bir eczaneye girip çıktığı için 80 yıl yemiş. | Open Subtitles | لقد حصل هذا الرجل على حكم بـ 80 سنة بتهمة التحطيم و السرقة من صيدلية |
- Bu herif Forbes'un en zenginler listesinde. | Open Subtitles | رائع، هذا تاجر الأنسجة هذا الرجل على قائمة الأغنياء الكبيرة. |
O herif akli dengesini yerinde olmadığını öne sürecek ve hayatının geri kalanını mastürbasyon yapıp çorap çekmekle geçirecek. | Open Subtitles | سيُحاكم ذلك الرجل على أنه مجنون و سيعيش بقية حياته يمارس العادة السرية و يحيك الجوارب |
Çünkü Teksas'ta bir adamın geçim kaynağını tehlikeye atar da çuvallarsan kendine başka bir iş bulamazsın çünkü gömüldüğün yeri kimse bulamaz. | Open Subtitles | لأنهُ في تيكساس نضع حياة الرجل على المحك ثُم لم يكن لديه اي وظيفة أخرى لانه لم يجد احد مكان دفن جثتك |
Yolun kenarında adamı ve nasıl dövülmüş olduğunu gördü. O adamın şiddet mağduru olduğunu veya şiddetten kaçtığını gördü. | TED | رأى ذلك الرجل على جانب الطريق ورأى آثار الضرب الذي تعرض له، رأى أن هذا الرجل هو ضحية للعنف المستشري. |
Bu adamın bir İspanyol altını oldu. | Open Subtitles | لقد حاز هذا الرجل على قطعته الذهبية الإسبانية |
bir adam nasıl böyle küçülür? | Open Subtitles | كيف بحق الجحيم أن يتقلص الرجل على هذا النحو؟ |
Yolun sonundaki Tiki Torch'ta idrar torbamızı taşıyan bir adam varmış. | Open Subtitles | وتيكي الشعلة في الشارع حصلت الرجل على واحدة من لدينا بورتا بوتيس. |
Eğer, evliliğin üzerinden on yıl geçtiği halde, bir adam çocuk sahibi olamadıysa yeni bir eş alsın, çocuk sevgisi ile çoğalsın. | Open Subtitles | إن لم يحصل الرجل على طفل, بعد 10 سنوات من الزواج, يجب أن يتزوج بسواها, لنزداد ونكثر. |
Belki de atın üstündeki adam hayalet değildi. | Open Subtitles | ربما الرجل على الحصان ليس شبحاً |
Jet ski'nin üstündeki adam Daniel Su. | Open Subtitles | الرجل على المزلاجه البحريه هو "دانيال سو" |
o adam denizaltıma bindiği anda harekete hazır bir taktik hücum timi istiyorum. | Open Subtitles | اريد فريق ضربه تكتيتي , مستعد عندما يكون ذلك الرجل على متن غواصتي |
Masadaki adama baksana. İyice bak. | Open Subtitles | ألقى نظرة على الرجل على المنضدة أنظر جيدآ |
Öncede şu soldaki çocuğa benzerdi, ninja gibi giyinmiş bir kurye. | TED | في الماضي, لقد بدا الرجل على اليسار أشبه بنينجا يركب الدراجة لنقل الرسائل |