ve yetişkin yaşamınızı da etkileyecek şekilde gittikçe içinize yerleşiyor ve kökleniyor. Evet bunu çok görüyoruz. | TED | يستمر ويتجذر شيئاً فشيئاً ليمتد حتى إلى مرحلة الرشد إذاً، نلاحظ الكثير من هذا القبيل |
Antik Roma'da çocukların yarısının yetişkin olamadan öldüğünü düşünürsek, bu yeterince önemli bir hadise. | TED | يموت نصف الأطفال في روما القديمة قبل أن يبلغوا سن الرشد ولهذا يعتبر هذا العمر مرحلة مهمة. |
Fakat onlar da yetişkin olmayı öğrendikçe diğer insanların fikirlerine karşı daha hassas oluyorlar ve bu özgürlüğü kaybedip, onlar da utanmaya başlıyorlar. | TED | لكن ومع بلوغهم سن الرشد فهم يصبحون أكثر حساسية تجاه آراء الآخرين ويخسرون تلك الحرية ويبدأوا الشعور بالحرج. |
Dünyanın çoğu bölgesinde 18'in reşit yaş olduğu kabul edilir. | Open Subtitles | في العديد من أجزاء العالم 18 سنة هو سن الرشد |
- Annen onu tek varisi... olarak seçti. reşit olana kadar seninle ilgilenecek. | Open Subtitles | وذلك لان والدتك ارادت منة ان يعتنى بك حتى تبلغى سن الرشد |
Her birimiz yetişkin olduğumuzda, büyük ruh bize yaşamlarımızda yol gösterecek totemimizi gösterir. | Open Subtitles | عندما يبلغ كل منا سن الرشد الأرواح العظيمة تكشف الينا طوطم الذى يساعد على توجيهنا خلال حياتنا |
Her birimiz yetişkin olduğumuzda, büyük ruh bize yaşamlarımızda yol gösterecek totemimizi gösterir. | Open Subtitles | عندما يبلغ كل منا سن الرشد الأرواح العظيمة تكشف الينا طوطم الذى يساعد على توجيهنا خلال حياتنا |
Geleneksel olarak yetişkin hayatınızdaki ilk büyük şey değil. | Open Subtitles | تقليدياً انه ليس الاول منذ بلوغك سن الرشد |
Christi yetişkin hayatının büyük bölümünü hamile geçirmiş. | Open Subtitles | لقد قضت معظم حياتها في سن الرشد وهي حامل. |
Bu mahkemede karşıma yetişkin olarak çıkarsan, onu hücre arkadaşın yapacağım. | Open Subtitles | إذا ظهرت في هذه المحكمة بعد بلوغ سن الرشد سأتأكد من أن يكون صاحبك في الزنزانة |
Zira birçoklarının aksine, o yetişkin olabilecek kadar yaşamayı başarmıştı. | TED | بعكس الآخرين، نجى وبلغ سن الرشد. |
Söylemeye çalıştığım, doğayı o kadar tasfiyeci ve kuralcı bir şekilde tanımlamaya başladık ki, bu tanım altında çocuklarımıza yetişkin olduklarında doğa kalmayacak. | TED | ما أقصده هنا هو أنّنا بدأنا في تعريف الطبيعة بطريقة نقية وصارمة أننا تحت هذا التعريف الذي خلقناه لأنفسنا، فلن يتبقى شيء من هذه الطبيعة لأطفالنا حينما يبلغون سن الرشد. |
Enfesti. İlk yetişkin elbisemdi. | Open Subtitles | رائع , الثوب الأول حقاً لبلوغي سن الرشد |
Nüfuzun yüzde 15'inden bahsediyoruz, hatta zamanında 20'li yaşlarında olmamış bir yetişkin olamayacağını düşünürsek 100'de 100. | TED | نحن نتحدث عن 15% من السكان، أو 100% إن اخذت بعين الاعتبار أنه لا أحد يمر في مرحلة الرشد دون المرور بمرحلة العشرينيات أولاً. |
Bizler de içtenlikle babaların ve aile büyüklerinin artık yetişkin olmuş çocuklarıyla Roma'nın zafer dolu geçmişini yâd etmelerini ve geçmişin önemli isimlerinin nasıl iyi yaşanabileceğine dair derslerini, nasıl gençlik çılgınlıklarından sıyrılabilineceğine dair güzel davranışları ve deyişlerini tekrar dile getirmelerini hayal edebiliriz. | TED | يمكننا تصور الآباء وأولياء الأمور يمشون بمحبة مع أولادهم الذين بلغوا سن الرشد وهم يتذكرون القصص عن مجد روما يعيدون أقوال العظماء من الماضي وأفعالهم الجليلة: دروس عن العيش جيداً والتغلب على حماقات الشباب. |
yetişkin olmak buydu işte! | Open Subtitles | ذلك كان دليلا على الرشد |
Bir yetişkin kadar işe yaramasa da. | Open Subtitles | ليست مفيدة تماماً في سن الرشد |
- Etti! Yarın reşit olacağım. | Open Subtitles | ان هذا ما حدث ، غدا سوف ابلغ سن الرشد وسوف افعل ما يحلو لى |
Ama yeni reşit olmuşları severiz. | Open Subtitles | لا نذهب لحفلات حيث الفتيات قاصرات نحبهم على مشارف الرشد رغم ذلك |
Tersine mi yaşlanıyorsun yoksa, çünkü ancak reşit görünüyorsun da? | Open Subtitles | هل تكبرين بالعكس؟ ، لأنك تبدين في سن الرشد |