Sana şifreyi verdi çünkü sende bir zayıflık gördü. | Open Subtitles | لقد أعطاكِ الرّمز لأنّه رأى ضعفًا في عينيْكِ. |
Belly her şey için aynı şifreyi kullanırdı. | Open Subtitles | (بلي) استخدم نفس الرّمز السّرّيّ لكلّ شيء. |
Donald, alıcıyı bıraktığı kişinin şifreyi bileceğini söylemişti. | Open Subtitles | قال (دونالد) أن الشّخص الذي ترك جهاز الإرسال له سيعرف الرّمز. |
Orjinal kodu yazılıma yazmam için bana yardım etti. Onu da dahil etmeliydim. | Open Subtitles | ولكنّها ساعدتني على تصميم الرّمز الأصلي للبرنامح، كنت ملزماً بإعادتها. |
Yazılım için orjinal kodu yazmaya yardım ettiğinden üçüncü kişi o, oldu. | Open Subtitles | أعني، ساعدت بكتابة الرّمز الحقيقيّ من أجل البرنامج، إذاً لازالت تدين بحصّة ثالثة. |
Füze; geleceğin korkutucu terör sembolü. | Open Subtitles | الصاروخ... الرّمز المانع لإرهاب المستقبل |
- Walter, şifreyi biliyor musun? | Open Subtitles | -أتعرف الرّمز السّرّيّ يا (والتر)؟ |
Üç yıl önce makineyi özgür kılmak için o kodu yerleştirdiğimde nasıl bir yol izleyeceği ya da hangi istenmeyen sonuçlar doğuracağı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. | Open Subtitles | مذ ثلاث سنوات، حينما وضعتُ الرّمز لتحرير الآلة، لم تكن لديّ أدنى فكرة: أيّ طريق ستسلكها، أو أيّ عواقب غير مقصودة ستحدث؟ |
Konstantin'in hıristiyan sembolü altında savaşma kararı gerçekten sarsıcıydı. | Open Subtitles | قرار (قسطنطين) للقتال تحت الرّمز المسيحي كان صادماً بحق. |
Bi' dakika; yoksa iki yüzlüler için, sıradan bir çin sembolü müydü? | Open Subtitles | أذلك الرّمز الصينيّ للمُنافق؟ |