Aldatıcı trafik sıkışıklığının ortaya çıkması için yolda çok fazla araba olması gerekir. | TED | لتحدث الزحمة المرورية الوهمية لا بدّ من تواجد العديد من السيارات على الطريق. |
Bu sabah hem köprü hem de tünel kapalıydı, trafik bir kabus gibiydi ve Tony de sanki hatam falanmış gibi bana bağırıyordu. | Open Subtitles | كلا الجسر و النفق كانا مغلقين هذا الصباح كانت الزحمة خانقة و توني , يصرخ في وجهي كان الامر خطأي او ما شابة |
Çok sessizdi. Eve gelirken biraz trafik vardı. | Open Subtitles | جيد, هادى جداً صادفت بعض الزحمة للطريق للمنزل |
Aslında onu Teach'in kuzeni bırakacaktı. Ama trafiğe takılmış... | Open Subtitles | من المفترض أن تعلمنا القيادة الكثير منا يعلقون في الزحمة |
Ah, New York'tan nefret ederdim. O Park Avenue'deki kalabalık. | Open Subtitles | لقد كرهت نيويورك وكل تلك الزحمة في جادة بارك |
- Suyun dibindeki pislikte yatmak... - ...için trafikte saatler geçirmek mi? | Open Subtitles | الجلوس في الزحمة المروريّة لساعات حتى أستلقي فقط على التراب بقرب الماء؟ |
- Bu kavram kargaşasına...? | Open Subtitles | -هل لي بكلمة في هذه الزحمة ؟ |
Bu şehrin trafiği beni öldürecek. | Open Subtitles | الزحمة في هذه المدينة .ستكون سببا لوفاتي |
soföre dur diye bagirdim, ama duramadi, çünkü oradaki trafik büyük bir zincirleme kazaya sebep olmustu. | Open Subtitles | صرخت بالسائق راجيةً أن يتوقف, لكنه لم يستطع لأن الزحمة كانت سَتُسبّب حادثاً مريعاً |
Üzgünüm, geciktik. trafik fenaydı. | Open Subtitles | . مرحباً ، آسفون لتأخرنا بسبب الزحمة الشنيعة |
Yeni apartmanın orada çok trafik oluyor. | Open Subtitles | قد أتأخر بسبب الزحمة المروريّة من الشقة الجديدة |
Yarın sabah trafik azalınca çıkalım mı? | Open Subtitles | من الأفضل لنا أن نغادر غداً صباحاً قبل الزحمة |
Oraya vardığımda, 800 metrelik trafik kuyruğu oluşmuştu. | Open Subtitles | حسنا,بحلول وقت وصولي الى هناك كانت الزحمة تراكمت نصف ميل |
Herkese teşekkürler. trafik için üzgünüm. | Open Subtitles | شكراً لكم جميعاً آسفة بحق على هذه الزحمة المرورية |
Sürücüler trafik sıkışıklığından çok uzakta ve önceden fren yapmaları gerektiğini fark etmeye yatkın değillerdir, bu da çarpışmadan kaçınmak için daha sert fren yapmalarıyla sonuçlanır. | TED | لا يدرك السائقون لحاجتهم لكبح الفرامل بشكل مبكر عن الزحمة المرورية، مما يعني انتهاء المطاف بهم لحاجتهم للكبح بشكلٍ أقوى لتفادي الاصطدام. |
Beni dinleyip Earhart'tan gitseydin Claiborne'daki trafiğe takılmayacaktık. | Open Subtitles | لو استمعتَ إلي و سلكتَ طريق إيرهارت لما واجهتَ كل تلك الزحمة عند طريق كليبورن |
Düşünüyordum da, dava üstünde bir iki saat çalışıp erkenden çıkar, trafiğe yakalanmadan kaçabiliriz. | Open Subtitles | يمكننا ان نعمل على القضية لبضع ساعات ثم نغادر مبكراً قبل أن تصبح الزحمة شديدة |
Kaçış aracı olarak taksi kullanmak trafiğe karışmak için harika bir yol. | Open Subtitles | حسناً، استخدام سيارة أجرة كوسيلة للهروب. إنها الطريقة المثالية من أجل التوارى عن الأنظار فى الزحمة. |
Ah, New York'tan nefret ederdim. O Park Avenue'deki kalabalık. | Open Subtitles | لقد كرهت نيويورك وكل تلك الزحمة في جادة بارك |
kalabalık için endişelenmeyin. | Open Subtitles | ولكنه يجعل الفتيات يقفزن يارجل، ولا تقلق بشأن الزحمة |
Sorun şu ki ekip sizin arkanızda trafikte takıldı kaldı. | Open Subtitles | وهو ما يشكلّ مشكلة لأنهم عالقون في الزحمة المرورية خلفكِ |
trafiği atlatmayı başarırsan, bana bir düzine daha şeker alır mısın? | Open Subtitles | بما أنّك ستمرين عبر الزحمة, هلا أحضرت لي المزيد من مصاصات الماريجوانا؟ |
Aslında günde 2 kere gitmene izin veriyorlar ama 110 numaralı karayolundaki trafikten dolayı pratik olarak bu imkansız. | Open Subtitles | يسمحون لك بزيارتين في اليوم. لكن بسبب كل تلك الزحمة في طريق 110. الأمر مستحيل علميّاً. |
trafik sıkışıklıkları sadece her gün olan bir sıkıntı değildir, ölümcül olayların, boşa gitmiş kaynakların ve gezegeni tehdit eden kirliliğin temel sebepleridir. | TED | إن الزحمة المرورية ليست إزعاجًا يوميًّا فحسب... وإنما هي مسبب رئيسي للوفيات وضياع الموارد والتلوث المهدد للكوكب. |