Bu öğleden sonra ödülümü aldım, ese, ve şimdi sen kendininkini alıyorsun. | Open Subtitles | في هذا الزوال أخذت جائزتي يا صاح, و الآن أنت تأخذ جائزتك |
öğleden sonra hiç vaktim yok ve akşam da hava karanlık oluyor. | Open Subtitles | في الزوال ليس عندي وقت, أما بالنسبة للمساء فالظلام حالك. |
Belki, inşallah, bu öğleden sonra rahatsız olmazsan. | Open Subtitles | ربما، إن شاء الله، لاحقاً بعد هذا الزوال... إن كان لن يزعجكِ هذا. |
Henüz öğleden sonra. Kestirmeye ihtiyacım yok. | Open Subtitles | {\pos(192,220)} نحن في منتصف مابعد الزوال لست في حاجة لقيلولة |
Pazar öğlen ailen arayıp sana "Hey Mike, neyle ilgili çalışıyorsun?" | Open Subtitles | أتعرف، والديك يتصلون بك يوم الاحد بعد الزوال "مرحبا مايك ماذا تفعل ؟ " |
Bu öğleden sonra annem gelecek. | Open Subtitles | ستأتي أمي بعد الزوال. |
öğleden sonraki toplantılarınız ve Londra ile olan telefon konferasınız ne olacak? | Open Subtitles | ماذا عن مواعيدك بعد الزوال والاجتماع الهاتفي مع (لندن)؟ |
O gün öğleden sonra üçte Paige'in evindeydin. | Open Subtitles | (كنت في منزل (بايج . الساعة الثالثة بعد الزوال |
öğleden sonra da Vendice'nin ofisine gittim. | Open Subtitles | بعد الزوال ، ذهبت إلى مكتب (فدنتشي). |
- Dün öğleden sonra. | Open Subtitles | - اليوم السابق. بعد الزوال. |
! Eşyalar öğleden sonra geliyor. | Open Subtitles | -كل أشيائنا ستأتي بعد الزوال |
öğleden sonraları kulübe gidiyorsun akşam burada Veda ile yemeğini yiyip, benden harçlığını alıp iş aramaya çıkıyorsun. | Open Subtitles | و تقود إلى النادي بعد الزوال ثم تتناول طعام العشاء هنا مع (فيدا) و تأخذ مصروفك مني لتذهب و تبحث عن عمل من كان ليرفض ذلك؟ |
Pazar öğlen ailen arayıp sana "Hey Mike, neyle ilgili çalışıyorsun?" | Open Subtitles | أتعرف، والديك يتصلون بك يوم الاحد بعد الزوال "مرحبا مايك ماذا تفعل ؟ " |
Kesinlikle, sizinle öğlen buluşacak. | Open Subtitles | قطعاً، سيقابلكم بعد الزوال |