Bu şeylerin değerli olmasının tek sebebi böyle olması gerektiğine dair karar vermiş olmamızdır. | TED | السبب الوحيد لوجود قيمة لمثل تلك الأشياء هو أننا جميعًا قررنا أنها ذات قيمة. |
O kızın orada olmasının tek sebebi onu benim çağırmış olmamdı. | Open Subtitles | السبب الوحيد لوجود هذه الفتاه هناك لإنني أتصلت بها |
S.H.I.E.L.D'in var olmasının tek sebebi savaşmak. | Open Subtitles | السبب الوحيد لوجود شيلد هو لمحاربة الحروب |
Bu çantalar sizde çünkü insanlarım onları topladılar. | Open Subtitles | السبب الوحيد لوجود هذه الحقائب بحوزتك حتي الآن نحن. |
Bu çantalar sizde çünkü insanlarım onları topladılar. | Open Subtitles | السبب الوحيد لوجود هذه الحقائب بحوزتك حتي الآن نحن. |
Bunu bilmek istemezsiniz çünkü biz bu ikisini birbirinden ayırdık fakat seks denen şeyin var olmasının tek nedeni, bebek yapmaktır. | Open Subtitles | لا تريد ان تعلم هذا لاننا نقسم هذان الشيئان ولكن السبب الوحيد لوجود الجنس هو لتحظى بأطفال |
Walter'ın giysisinin bu sabah bu kamyonda olmasının tek nedeni çevresel alarmların çalmış olmasıydı. | Open Subtitles | السبب الوحيد لوجود بدلة والتر في الشاهنة هذا الصباح كان بسبب انطلاق الإنذار البيئي |
İkimizin de burada olmasının tek sebebi Axl'ın işkence için beni takip etmesi. | Open Subtitles | السبب الوحيد لوجود كلينا هنا هو أن أكسل قرر أن يلحق بي إلى المنزل لكي يعذبني |
Jones'un burada olmasının tek sebebi burada olmayı istiyor oluşu. | Open Subtitles | السبب الوحيد لوجود (جونز) هنا هو لأنه يريد ذلك. |
Bunun var olmasının tek nedeni resim çekimi. - Metal parçası bir şey. | Open Subtitles | {\pos(192,230)} السبب الوحيد لوجود هذا هو فرصة لإلتقاط صور، إنّها قطعة معدن فحسب. |
Nolcorp'un var olmasının tek nedeni şirketi geliştirmem için babanın bana kişisel hesabından para vermesidir. | Open Subtitles | السبب الوحيد لوجود شركة (نولكورب) هو أن أباك أعطاني مالاً من حسابه الشخصي لتطويرها |