Las Vegas'da olduğunuzu düşünün, kumarhanedesiniz ve oradaki bilgisayarlardan birinde oyun oynamaya karar veriyorsunuz, aynı solitaire ya da satranç oynar gibi. | TED | تخيل أنك في لاس فيجاس، في كازينو، وقررت أن تلعب لعبة في أحد حاسوبات الكازينو، فقط مثل ما تلعب السوليتير أو الشطرنج. |
Ateşin karşısında çiftli solitaire ve Çin daması oynardık. solitaire mi? Ben de oynarım. | Open Subtitles | ذكرتنى ونحن نجلس أمام النار ونلعب السوليتير المزدوج وقماش المربعات الصينى |
- Ne yani? Üçlü solitaire mi oynayacağız? Hayır, teşekkürler. | Open Subtitles | توأم كما تعلم ماذا,ونلعب السوليتير الثلاثى؟ |
Bu onun şemsiyesi. Onun göz bandı. Ve onun solitaire kartları. | Open Subtitles | تلك شمسيته وعصابة عينه وكارت السوليتير الخاص به |
Yani onu ziyarete gittiğimizde solitaire oynuyor olurdu ve bırakmazdı. | Open Subtitles | كل هذا يُشير إلى أنه انطفأ. أقصد ، الذهاب لزيارته بينما يلعب هو يلعب السوليتير |
solitaire oynadığı zamanlar hep sırtını dönerdi. | Open Subtitles | هي كانت دائما ما تدير ظهرها عندما كانت تلعب السوليتير |
Her zamanki gibi bu konuda da mantıklı davranıyor gibi görünüyordu ama sürekli solitaire oynaması ve eskisine göre daha fazla yalnız kalması kendi içine kapandığını gösteriyordu. | Open Subtitles | لقد بدا متعقّلاً بخصوص ما حدث، كما اعتاد أن يكون. ولكن فيما يتعلق بلعبه السوليتير طوال الوقت، وبقائهمنعزلاًأكثرحتى منالمعتاد |
Burada oturup solitaire oynuyorum çünkü bebeğimin ölüşünü izleyemiyorum. | Open Subtitles | أجلس هنا وألعب "السوليتير" لأنني لا أستطيع رؤية طفلتي وهي تحتضر. |
Gage, yuvarlak grafiğin solitaire oyununa çok benziyor. | Open Subtitles | (غايج) فطيرتك إنها تبدو كثيراً مثل السوليتير |
Çekil şuradan. solitaire oynuyoruz. | Open Subtitles | ابتعد أنا ألعب السوليتير |
Bu sırada Laura'nın telefonunda solitaire oynayışını izliyorum. | Open Subtitles | وفي الوقت الراهن، سأتمكن من مشاهدة (لورا) وهي تلعب "السوليتير" على هاتفها. |