Miami Grand Prix'inde büyük sürpriz çaylak Jimmy Bly yarışı ikinci bitirdi. | Open Subtitles | القصة الكبيرة حول المركز الثاني لجائزة ميامي الكبرى انتهت لصالح الصاعد جيمي بلاي |
ve genç çaylak, Jimmy Bly, ikincinin hemen arkasında. | Open Subtitles | و الصاعد الصغير جـيمي بلاي يقبع بالمرتبة الثالثة |
Çok ilginç bir sıralama: Yılın çaylak lideri, Jimmy Bly anca kendine 10. sırada yer bulabildi. | Open Subtitles | و من المثير للاهتمام على هامش هذا العام ان هدف القائد الصاعد جيمــي بلاي |
Ama Gençler Milli Şampiyonalarına davet edilen yükselen yıldız Donovan Peck şimdi o rekorları yerle bir etmek üzere. | Open Subtitles | لقد دعا النجم الصاعد من البطولة القومية للناشين مؤخرا وهو الان على وشك تحطيم لقب اْخر |
Kendimi işe verdim acemi sınıfından birincilikle mezun oldum. | Open Subtitles | لقد دفنت نفسي بالعمل أعلى تخرج من صفي الصاعد |
Sense bırak homofobiğin tanımını yapmayı, ağzıyla götünü bile ayırmakta zorlanan bir çaylaksın. | Open Subtitles | أنت الصاعد الذي لا يعرف فمه من الأحمق له، ناهيك عن تعريف رهاب المثلية. |
Hepimiz çaylak pilot Jimmy Bly'in akıbetini bekliyoruz. | Open Subtitles | و نحن جميعا ننتظر كلمة عن مصير السائق الصاعد جيمـي بلاي |
Bu çaylak sürücüden görmeye alışık olduğumuz bir hareket. | Open Subtitles | هناك شيئ قد اعتادنا رؤيته و هو أن هذا الصاعد الصغير قد فعلها كثيراً |
Şu an baktığınız çalışma çaylak Kim Soo Kyung'a ait. | Open Subtitles | أنت تنظر إلى عمل الفنان الصاعد كيم سوو كيونغ |
çaylak bir polis psikoloğu için iyi bir teklifti. | Open Subtitles | وكان أفضل عرض في الوقت لعلم النفس الصاعد الشرطة. |
Evet, bu noktada çaylak için endişelenmemiz gerekiyor. | Open Subtitles | أجل حسناً علينا أن نقلق بخصوص هذا الصاعد في هذه النقطة على أية حال |
Jon, en yaşlı çaylak olma ünvanına sahip. | Open Subtitles | أه، جون لديه التمييز من كونه أقدم الصاعد من أي وقت مضى. |
Ve başardı. çaylak Bly'dan harika bir geçiş. Harika. | Open Subtitles | و لقد فعلها ، مرور جيد من الصاعد بلاي |
Bu sezonun çaylak lideri, Bly. | Open Subtitles | انه موسم القائد ، الصاعد جيمــي بلاي |
Bu sefer çaylak Bly, tecrübeli yarışçıyı geçti. | Open Subtitles | و الآن الصاعد الصغير اصبح مخضرماً |
Biz "yükselen Yıldız" için her ay dört adet böyle görüşmeler yapıyoruz. | Open Subtitles | نحن نحتاج أربعة مقابلات من هذا القبيل كل شهر من أجل النجم الصاعد. |
Dün size Amerikan iş dünyasının yükselen yıldızını tanıtmıştım. | Open Subtitles | قدمتكم أمس إلى هذا النجم الصاعد في مجال الأعمال الأمريكية |
Damaktaki ek yerlerine ramusun yükselen uzunluğu ve göğüs kaburgalarının sonlarına göre kurban Beyaz erkek ve 50'li yaşlarının başında. | Open Subtitles | استنادا على ,الدرز الحنكي و عرض الفرع الصاعد ,و نهايه الضلع القصي |
Freddy T, acemi yılımda, oyunun Roller Coaster gibi olduğunu söylemişti, dostum. | Open Subtitles | فريدى ت ، نجمى الصاعد ، قد أخبرنى أن هذه اللعبة تُشبه السفينة الدوارة يا صديقى |
Sen bir çaylaksın. | Open Subtitles | كنت الصاعد! |
Basının hakkımda yaptığı "GCPD'nin parlayan yıldızı" söylemlerine inanmamam gerektiği konusunda... | Open Subtitles | قال لي لا أعتقد الصحافة بلدي كما النجم الصاعد من GCPD. |
Hepimizin aslında birbirini tamamladığını, ve bu merdivenlerin bizi dindışı seviyeden kutsallığa taşıdığını söylüyorum. | TED | إنني أقترح بأننا ذوي طبقتين وذلك الدرج الصاعد يرتقي بنا من الطبقة المدنّسة إلى الطبقة المقدسة. |