Bu Sabah, okulun daha ilk gününden film seyrettirdiğini mi duydum? | Open Subtitles | هل سمعت أنك عرضت فيلم هذا الصباح في أول يوم دراسي؟ |
Senator Walsh'ın baş yardımcısı senatorün odasında bu Sabah ölü bulundu. | Open Subtitles | المساعدة الأولى للسيناتور وجدت ميتة مبكراً هذا الصباح في غرفة فندقها |
Bu Sabahı mücevher yaparak geçireceğim. | Open Subtitles | فكّرت في أن أقضي فترة الصباح في صنع المزيد من المجوهرات |
Sabahı "katılım ofisi"nde, okuldan kaçmanın tehlikelerini öğrenerek geçirdim. | Open Subtitles | لقد قضيتُ الصباح في مكتب الحُضور أتلقى درساً عن مخاطر التغيب عن المدرسة |
Okul gününde, sabahın dördünde cam şişeleri amcamın kamyonetinin arkasına atardık, şişeler kırılırdı. | TED | أربعة في الصباح في يوم دراسي كنا نرمي القناني الزجاجية في الجزء الخلفي من سيارته، والزجاجات كانت تكسر |
Bütün sabahımı bir terminalde harcamak istemiyorum. | Open Subtitles | لا اريد ان امضي كل الصباح في محطة ما |
Oğlumu buradan çıkartmalıyım. Benim şu anki önceliğim bu sabahki araba. | Open Subtitles | ما يهمني هو السيارة في هذا الصباح "في "ريو دو روسيا |
Oyunçakçı. Bu Sabah Ana Caddeye bakan bir ara sokakta bulundu. | Open Subtitles | صانع ألعاب عثر عليه هذا الصباح في زقاق قرب الطريق العام |
Bu olay bu Sabah Los Angeles'daki Ekvator Ginesi Konsolosluğunda yaşandı. | Open Subtitles | هذا حدث في قنصلية غينيا الإستوائية هذا الصباح في لوس أنجلوس |
Bu araba önüne park edildi Stansburys evinin Sabah erken, gece geç saatlerde. | Open Subtitles | هذه السيارة رُكِنَتْ أمام منزل آل ستانسبيرز مبكراً في الصباح, في آخر الليل |
Kızım Sabah beni kanlar içinde yatarken bulacak diye korktum. | Open Subtitles | كنت خائفة بإن ابنتي تجدني الصباح في بركة من الدماء |
O Sabah erken kalktım Cezayir'de Cezayir şehrinin kenar mahallelerinde bulunan, babamın dairesinde, ön kapının durmadan vurulmasıyla. | TED | استيقظت باكراً ذلك الصباح في شقة والدي في ضواحي الجزائر العاصمة، في الجزائر، على طرقٍ بلا هوادة على الباب الأمامي. |
Kimse onu almayacak. Sabah kimsesizler mezarlığına gömülmüş olur. | Open Subtitles | لم نتعرف عليه للآن لقد أكملت مسعاها هذا الصباح في البيع |
1985 yılının ocak ayında Steven tarafından yoldan çıkarıldığınız o Sabahı hatırlıyor musunuz? | Open Subtitles | في 1985 هل تذكرين ذلك الصباح في يناير عندما أجبرك ستيفي بأن تخرجي عن الطريق؟ |
Kuğular da Sabahı ılık banyoda geçirdiler. | Open Subtitles | و البجعات قضوا الصباح في ماء فاتر |
Üçüncü günün Sabahı | Open Subtitles | الصباح في اليومِ الثالثِ |
İlaç altındaki akıl hastalarına sabahın köründe tutkal koklatmak kimin fikriyse helal olsun. | Open Subtitles | لا أعرف من خالَ أنها فكرة جيدة لحالات مرضى إضطراب ذهانية كثيرة أن يقضوا الصباح في استنشاق الغراء |
sabahın ilerleyen saatlerinde, Columbine Lisesinde, oğlum Dylan ve arkadaşı Eric intihar etmeden önce, 12 öğrenci ve 1 öğretmeni öldürdüler ve 20'den fazla insanı yaraladılar. | TED | لاحقًا في ذلك الصباح في مدرسة كولومباين الثانوية، قام ابني "ديلان" وصاحبه "أريك" بقتل اثني عشرة طالبًا وأحد المدرسين وإصابة أكثر من عشرين بجروحٍ قبيل انتحارهما. |
Alınan yeni haberler doğrultusunda şerif ofisinin Şehir Mezarlığı'nda sabahın erken saatlerinde araştırma yapmaya başladığı bildirildi. | Open Subtitles | الكلمةَ لمديرِ الشرطة فى بدأَ التحقيق في وقت مبكر من هذا الصباح في مقبرة مقاطعة الأقبية والشاش الإفتتاحي حيث كان هناك دليل |
Bütün sabahımı bir terminalde harcamak istemiyorum. | Open Subtitles | لا اريد ان امضي كل الصباح في محطة ما |
Ben de bu sırada sabahki işlerimi hallederim. | Open Subtitles | يُمكنني أن أستغل وقت الصباح في القيام ببعض الأمور |