- İki hıyarla çıkıp kaktüs vuracak.. ...havamda değilim bugün | Open Subtitles | لا أود التصويب على شجر الصبّار معكما اليوم أيها الشاذين. |
Daha sonra onu bir sürü kaktüs içinde paniklemiş halde görmüş. | Open Subtitles | وعندما رأتها , كانت بين شجيرات الصبّار وكَانت مصابة بالذعر |
Çocuklar, bu kaktüs 200 yıldır çiçek açmadı. | Open Subtitles | يا فتية ويا فتيات، هذا الصبّار لم يزهر منذ 200 عام |
Bazı mesozoanlar sadece birkaç tür mürekkep balığı ve ahtapotların böbreklerinde bulunur. | Open Subtitles | نوعية معينة تَجِدُة فقط في الكليةِ لسمكِ الصبّار وأخطبوطاتِ |
Yavru, tek seferde yaklaşık 2 litre kadar depolanan önceden hazmedilmiş mürekkep balığı ve balıkla beslenir. | Open Subtitles | الفراخ تتغذّي على سمك الصبّار والسمك المهضوم يكرعان تقريبا نصف غالون من النفط في ضربة كبيرة واحدة |
Firavun inciri. | Open Subtitles | -فاكهة الصبّار . -نعم. |
Çevreye dev kaktüs ormanları hakim. | Open Subtitles | المنظر الطبيعي مسيطر عليه بغابة الصبّار العملاقة |
Benim fotoğrafımı almış ve Photoshop kullanarak ellerimi kaktüs yapmış. | Open Subtitles | -لا التقط صورة لي, وعدّلها عبر "الفوتوشب" إلى أيادي الصبّار! |
Fakat başardın. Şu kaktüs yiyenleri havaya uçurup sürünerek çıktıkları pis deliklere geri yollayacağız. | Open Subtitles | ولكنّك عبرتها. سنُعيد أَكَلة أشجار الصبّار أولئك إلى الحُفر التي زحفوا منها. |
Dünyadaki kaktüs yetiştirilen tek yer. | Open Subtitles | المكان الوحيد في العالم لزرع الصبّار |
Gotham City'deki depremzedelere kaktüs suyu ve fasulyeli tako dağıtmak için yardım etmemi istedi. | Open Subtitles | أرادني أن أساعده بتوزيع سندويش التاكو بالفاصولياء... وعصير الصبّار... لضحايا الزّلزال... |
- Bugün kaktüs falan vurmayacağız.. | Open Subtitles | إننا لن نصوب على الصبّار اليوم. |
kaktüs aranızın yumuşamasını sağlar. | Open Subtitles | الصبّار سيلطّف الأجواء. |
Ama biz "Yürüyen kaktüs" deriz. | Open Subtitles | لكنّنا ندعوه هنا الصبّار السائر. -سائر؟ |
Rahatsız olsaydım kaktüs yetiştirirdim. | Open Subtitles | -لو كانت تزعجني لزرعتُ الصبّار |
kaktüs mü söyledi? | Open Subtitles | هَلْ الصبّار أخبرَك ذلك؟ |
50 kilometre uzakta, mürekkep balığı sürüleri süratle yüzeye yükseliyor. | Open Subtitles | على بعد ثلاثون ميلاً، أسراب سمكِ الصبّار يَتدفّقُ إلى أعلى نحو السطحِ. |
Ama bu seferki, diğer mürekkep balıklarıyla haberleşmek için. | Open Subtitles | لكن هذا الوقتِ للإتِّصال بسمكِ الصبّار الآخرِ. |
Pamuk ve Emma'nın ona karşı sahip oldukları tek koz, mürekkep. | Open Subtitles | {\pos(190,210)}(و الفرصة الوحيدة أمام (سنو) و (إيمّا لهزيمتها، هي عن طريق حبر سمك الصبّار. |
mürekkep. | Open Subtitles | حبر سمك الصبّار. |
Antik firavun inciri. | Open Subtitles | فاكهة الصبّار القديمة . |