Bu küçük kemikler, temel olarak, dinozorların yakın akrabaları olan kuşlarınki ile aynıdır. | Open Subtitles | هذه العظام الصغيرة هي في نفس شكل الموجودة لدى أقرب مخلوق للديناصور، الطيور |
Ve ortada olan bu duruma rağmen, herkes bilir ki, küçük işletmeler ekonomilerin lokomotifleridir. | TED | وهذا بغض النظر عن حقيقية أن كل الناس يدركون أن الأعمال الصغيرة هي محرك الاقتصاد. |
küçük robotların problemlerinden biri taşıyabilecekleri yük kapasitesidir. | TED | و أحد المشاكل المرتبطة بتلك الروبوتات الصغيرة هي قدرتها على حمل الأثقال. |
Ufak eller iyidir, ve sen ellerini iyi kullanıyorsun, Aminata. | Open Subtitles | الأيدي الصغيرة هي جيدة، و وكنت تستخدم بشكل جيد، أميناتا. |
O minik kız benim her şeyim Sayın Yargıç. | Open Subtitles | سيادة القاضي, أبنتي الصغيرة هي كل شيء بالنسبة لي |
Bu küçük robotların en büyük dezavantajlarından biri boyutlarıdır. | TED | وأحد عيوب تلك الروبوتات الصغيرة هي حجمها. |
Bu küçük hücrelerin artık Dünya'da en çok bulunan fotosentetik organizmalar olduğunu biliyoruz. | TED | ونعرف اليوم أن هذه الخلايا الصغيرة هي الكائنات ضوئية التخليق الأكثر وفرة على الأرض. |
Ve taşıdıkları kanıt, şu küçük noktalar, bizim daha kültürdeyken laboratuvarda işaretlediğimiz hücreler. | TED | والدليل الذي تحمله، أن هذه البقع الصغيرة هي الخلايا التي قمنا بتمييزها في المختبر حين كانوا في الزراعة. |
Daha küçük yaratıklar avcılığa daha yatkındır. | TED | الكائنات الصغيرة هي أكثر عرضة للحيوانات المفترسة. |
küçük bir hobi olarak başladı ve 2003 yılında pazarlama işimi kaybedince tam zamanlı işim haline geldi. | TED | ووقتها أصبحت هوايتي الصغيرة هي وظيفتي عندما خسرت وظيفتي في التسويق عام 2010. |
Bu küçük detaylar İşe yarıyor, gerçek gösteriyor. | TED | ان هذه التفاصيل الصغيرة هي التي تضفي طابعاً حقيقياً للعمل .. وتجعله حقيقي |
Bu küçük bayan işverenimin temsilcisidir. | Open Subtitles | هذه السيدة الصغيرة هي من تنوب عن صاحب العمل. |
Ama bence, sanırım siz de bu fikrime katılırsınız küçük partiler her zaman daha iyidir. | Open Subtitles | المهم، آمل أن توافقانني بأن الحفلات الصغيرة هي الأفضل. |
Tamam, bu küçük grubun amacı kendimizden bahsetmek. | Open Subtitles | حسناً، الفكرة هنا في هذه المجموعة الصغيرة هي أن نتحدث عن أنفسنا |
Sanırım benim bir ilişki için beklediklerim küçük şeyler. | Open Subtitles | أتعلمين، إنّ الأشياء الصغيرة هي ما أبحث عنها في العلاقة |
Şu küçük delik de harcamaların olsun. | Open Subtitles | وهذه الفتحة الصغيرة.. هي نفقاتك، أتفهمني؟ |
Beni dinleyip bana gerçekleri söyleyen küçük kızımdan bahsediyorum. | Open Subtitles | فتاتي الصغيرة هي من تستمع إلي وتخبرني الحقيقة |
Ve burada bulunan her Ufak küre Güneş'e orantılı olarak Dünya'nın boyutunda. | TED | ومن ثم كل من هذه الكرات الصغيرة هي حجم الأرض بالتناسب مع الشمس. |
Bu Ufak ayrtintilar tum farki yaratir. | Open Subtitles | كل هذه التفاصيل الصغيرة هي التي تصنع الفارق |
O minik çiçekler sarımsak bitkisinin çiçekleri. | Open Subtitles | تلك الزهور الصغيرة هي من نبتة الثوم |
O minik kız benim yeğenim. | Open Subtitles | الفتاة الصغيرة هي ابنة أخت زوجتي |