Virüsün kaynağı Ebola gibi, doğal bir salgın ya da bir bioterörizm olabilir. | TED | مصدر الفيروس يمكن أن يكون من الأوبئة الطبيعية مثل الإيبولا، أويمكن أن يكون إرهاباً بيولوجياً. |
Ama bu, onları plajda yakalayan akbaba veya hemen kıyıda bekleyen balıklar gibi doğal avcılar yüzünden. | TED | ولكن هذا يرجع الى المفترسات الطبيعية مثل النسور التي تلتقطهم من الشاطىء أو الأسماك المفترسة التي تنتظر في الخارج. |
Fakat aynı zamanda korumasızlar da. Sadece özellikle büyük eski ağaçlara saldıran kabuk böceği gibi doğal sıkıntılara karşı değil, kaliteli kesim ve tıraşlama kesimine karşı da korumasızlar. | TED | ولكنها أيضًا حساسة، وعُرضة ليس فقط للتشويشات الطبيعية مثل تقشير الخنافس التي تفضل مهاجمة الأشجار القديمة الكبيرة بل لقطع او إزالة لأشجار باستخدام الآلات. |
Batı dünyasının artan taleplerini karşılamak için altın, elmas, bakır, koltan ve diğer değeri yüksek madenler gibi doğal kaynakları yağmalamak adına tüm tarafların şiddetin kasten sürdürülmesinden şüphelenmesiyle birlikte ülkenin geniş maden zenginliği çatışmaya zemin hazırlıyor. | Open Subtitles | ما يغذي نار الصراع هو الثروة المعدنية الهائلة للبلاد، و يشتبهُ بأن كل الاطراف تعمل على أطالة أمد العنف بشكل متعمد من أجل نهب الموارد الطبيعية مثل الذهب، الألماس، |
Bu da yetmezmiş gibi, içindekilerin oranı ve ksantan sakızı gibi doğal kıvam arttırıcıların varlığı - ki bu madde meyve suları ve aromalı sütlere de konur- iki ayrı ketçabın tamamen farklı tavırlar sergileyeceği | TED | إن لم يكن هناك توازن كافيًا بين المكونات و الكثافة الطبيعية مثل الصمغ، وهي موجودة ايضًا في العديد من مشروبات الفواكه و الحليب المخفوق يمكن أن تعني أن كاتشبين مختلفين يمكن أن يتصرفون بشكل مختلف تمامًا. |